Hüznümü Alevlendiren Yâr
Ey hüznümü alevlendiren yâr!
Sensin beni âbâd edecek.
Kalbimi hüzünlerden hâlâs edecek.
Ey hüznümü alevlendiren yâr!
Serseri kurşunların menzilinde
vurulur güneş, şakağından.
Aydınlık günlerim
karanlığın zindanlarında
sürgünden sürgünlere yollanır.
Ey hüznümü alevlendiren yâr!
Nasıl izah edilir bilmem,
hangi kelimelerle yazılır bu aldanmak,
bu kanmak, bu vurgun
Verimli bir toprak iken
kuraklığın susuzluğuyla inlemek.
Ey hüznümü alevlendiren yâr!
Senin gerçeklerin anlatır
kandığım yalanları bana.
Serin sular gibi ferah tebessümünle,
şefkat gibi merhametli bakışlarınla,
cennet gibi saadet veren lisanınla
söndür yangınlarımı ki;
yandım ey hüznümü alevlendiren yar
Bilmem hangi saadet beni mesut eder?
Hangi el tutar elimi,
müşküllerimi halledip
yolumu cennet eder?
Hangi kulak duyar feryâdımı,
hangi dil bana cevap vermek için döner?
Hangi dost terk etmez ,
yalnızlıktan kurtarır beni?
Gel ey feryada yetişen.
her serzenişi işiten.
her düşene kurtuluş elini yetiştiren.
Gerçek dostlukların ve hakiki servetin kapısını açan.
Gel ey bedbahtlara saadet veren.
Gel ey hüznümü alevlendiren yâr!
Gel de hicranlarım vuslata ersin.