İletişim

İletişim Varlığını Hissettirmektir.

yazı resim

İletişim hakkında birçok tanımlar yapılmıştır. Şimdi burda o tanımlara girmek istemiyorum çünkü epey fazla. Bana kalırsa iletişim; varlığını hissettirmektir. Size bu tanımı enteresan olduğunu zannettiğim birkaç örnekle açıklayacağım. Öncelikle bazı iletişim araçlarını tanımımla özdeştirmek istiyorum. Bilirsiniz eskiden insanlar şimdiki gelişmiş teknoloji ürünleri yokken en basitinden dumanla anlaşırlardı. İşin aslına bakarsak tanımımda yazdığı gibi birbirlerine varlıklarını hissettirirlerdi. Yada iki köpeğin karşılıklı havlaması, bizim bu havlayan köpeklere verdiğimiz tepki hep varlığını hissettirmek şeklinde olur, yani onlarla iletişime geçeriz. Telefonda konuşurken karşımızdaki insanın sesi aslında onun varlığını bize hissettirir. İletişim yalnızca iki canlı arasında olmaz bana kalırsa. Bir taşa takılıp düştüğümüzde taşın varlığını hissederiz ve aslında onunla iletişime geçeriz. Hepimiz biliriz bazı bahçeli evlerde dikkat köpek var yazısı olur, Bir çoğunda da köpek yoktur ama o yazı bize köpeğin varlığını hissettirir ve o bahçeye giremeyiz. İşte bu örnekte bariz bir şekilde görüldüğü gibi iletişimde illede iki canlı olması gerekmiyor hisseden tek canlı yeterli. Bu varlık hissetme olayı nasıl oluyor diye bir soru gelebilir aklınıza. Herşey beyinde olup bitiyor.
Beyin nekadar azsa iltişim yeteneği okadar düşüyor. Biz insanlar kafamızda tüm nesneler için bir form oluştururuz bu form nesneleri ayrı ayrı tanımlayabileceğimiz bilgilerle doludur. Bahçede,okuduğumuz dikkat köpek var yazısındaki köpek kelimesi bize kafamızdaki köpek formunu açar. Ve bu formda bize; köpek havlar, çok kızarsa ısırır bilgisini verir. Bu formlar aynı şekilde telefonda sesle, televizyonda ses ve görüntüyle, dokunarak, yani duyu organlarımızla hissederek açılabilir. Demiştik ya beyin seviyesine göre olur iletişim. Birbirine değen iki taş birbirine etki tepki oluşturur. Bu aslında iletişimdir ama cansız olduklarından dolayı varlık hissedilemez bu yüzden bu olay etki tepki prensibi olarak adlandırılır. Bu benzeri bazı fiziksel kanunlar içinde geçerlidir.
Telefon çalar, karşıda yabancı bir ses, acaba kimdir? Sesi tanımlama yapmanıza yetmiyor , bir iletişim söz konusu, karşıda varlığı hissedilen birisi var ama beyninizde ‘herhangi bir insan’ formu açıldı. Karşıdaki ses: Ben volkan, liseden hatırlamadınmı diyor, işte ozaman bir tanımlama yapılmıştır, Volkan hakkındaki form tekrardan oluşturulmuştur. Bu da bize oluşturulan formların iletişim kurulmadan geçen zamanda silindiği ama içindeki bilgilerin bir havuza gönderildiğini ve ihtiyaç duyulması halinde formun bir takım eksiklerle de olsa tekrar oluşturulabileceğini gösteriyor. Eksiklerle diyorum çünkü bilgilerin bu havuzda silinmemek üzere kaldığına inanmıyorum.
Ek olarak söylemek gerekirse, bana göre iletişim tekil bir kavramdır. Bunun böyle olduğunu şu örnekle açıklayabiliriz.Ateş zifiri karanlık bir ormanda bize ışık olurken, soğuk bir yerde sıcak olur ve yanan bir ahşap evde ise üzüntü olur. Buda bize iletişime geçtiğimiz şeyin mekana göre farklılıklar gösterebileceğini gösterir. İletişim çoğul bir kavram olsaydı kendi içine kapalı bir sistem olacaktı ve mekan değişikliklerinden etkilenmeyecekti.Etkilenmiş olsa bile, sistem bütünüyle etkilenmiş olacak ve iletişimi oluşturan unsurlar aynı etkiye maruz kalacaklardı. Bir bakıma bu evlilik aşkı öldürür tezinide destekliyor. Mekan değişikliği yani sevgili olmaktan evli olmaya dönüş iki kişinin aşk iletişimlerini koparıyor.

Başa Dön