İzin ver farkına varmasın ölümlü olduğunun. Bırak ölümsüzlük şiirleriyle beslensin çocuk ruhum... Mucizeler fakiri, kimliksiz eski bir hükümlü gibi, canhıraş cığlıklar atsın. Kimse duymasın dilerse; Dile düşmesin, bildiğin gibi kalsın...
Yok olsun dilersen, silginin dokunduğu kurşun kalem izi gibi; sadece yazanın okuyabildiği...
Bırak farketmesin, bilmesin bir gün her şeyin biteceğini. Gerçek sansın filmleri, "Çocuk!" de gülümse geç, bırak ağlasın her ölümle... Sorular sorsun, almasın kafası, "Nasıl yani, dönmeyecek mi?" diye...
Korksun üstelik, hep korksun.. Cesaret hayata bağlıyor, bırak tanıyarak öğrensin korkaklığın, kaçarak yaşamanın ne olduğunu. Bir zaman sonra şuursuz bir yalnızlıkla uyanacağını, perdeleri actığında kan kusacağını İstanbul`un ve çok sonra anlayacağını aslında hiç bir şehre ait olmadığını ruhunun! Dünya dar gelince kendine, kendi içinde sadece kendinin kazabileceği tünelller açsın, göçükler olsun üstüste; binlerce ölü...
Bırak geçsin bu yollardan...
Bırak yollar geçsin ondan!
Karışsın, sarılsın, ağlasın..
Benim gibi olmasın bırak, farklı omuzlar tanısın...
Bir gün bir tren garında durup öylece baktığında, silsile gibi aktığında üstüne insanlar, yabancılaştığında, üretecek bahaneleri olsun her bir kaçışına. Gaza tüm gücüyle yüklenirken korksun mesela. Valizini sırtlarken ve karışırken başka bir iklimin hayat koşullarına...
Hep dağınık olmasın masası...
Binlerce şiir taşımasın avuçlarında. Defter yaprakları olmasın, peş peşe intihar mektupları... Ölümünden bile kendini sorumlu tutmasın mesela!
Başına buyruk, asi bir mikrop gibi barınmasın hayatın ucunda...
Sorumlulukları olsun, taranmış uyansın saçları, özenli bir kahvaltı... Durup durup taktik değiştirecek işkence metotları yerine düzenli bir işi belki de hayatı. Adresleri ezberleyecek kadar sürsün o adres üzerindeki kimlik hakları...
Bir gün yerinde dursun yalvarırım! Sadece bir gün... Huzurlu ve dingin... Bacaklarını dikip uyusun. Gökdelenlerde sabahlamasın, köprü ayaklarında, cadde ortalarında...
Giderken, daha bir sert kırarken direksiyonu bilsin bu yolun nereye çıkacağını ve en azından sonunu.. Şerefe kaldıracağı bir anı, tek bir gün, yalnızlık budalası zihninde uyuşmamış tek bir sahne saklasın! Ne olursa olsun yaşasın ustelik,
İzin ver,
Canı pahasına yaşatsın!....