Yol giderek daha karanlık olmaya başladı…
Karanlık, korkudur, sırdır, gizemdir, suskunluktur. Ara sıra birkaç kişi konuşup, güneşi o karanlığa davet etse bile karanlık çok büyük güneş çok küçük…
Ve bizler sustukça da güneş hep küçük olarak kalacak. Aslında olması gereken karanlıkların güneş pırıltısından bile korkarak kabuğuna çekilip sinmesi olmalı.. Karanlığı korkutmanın en güzel yolu seslerimizin daha gür çıkmasında gizli. Kahve köşelerinde askeri ücrete gelen zam miktarını tartışmanın, pazardaki malını satmaya çalışan köylüye sitem etmenin, yanlış yoldan sesini duyurmaya çalışan üniversitelinin sesini zaten duyan olmaz. Bir fısıltıdan ileri değildir yaptıkları…
Sevdiğin birine sevdiğini söylemezsen nasıl anlamasını bekliyorsun. Ya da hoşlanmadığın bir yönünü kendinde saklarsan. Seçim zamanlarında gözlerimizin boyandığı, kışın odun, kömür yardımı için, yazın bir tatil için geleceğimizi düşünmeden oy verdiklerimiz bu gün bizleri sessiz çoğunluk haline getiriyor. Düşünme ve konuşma özğürlüğümüzünde ne denli serbest olduğu malum. Buda bizleri kıyılarda ve köşelerde hayat pahalılığından, zamlardan, idari yönetimlerden payımıza düşeni karanlık fısıltılar gibi konuşmaya zorluyor. O zamanda güneşimiz hep karanlıklarda gizleniyor.İş işten geçmeden, testi su yolunda kırılmadan bir önlem almak daha akılcıyken biz yine her zamanki gibi yara almadan akıllanmıyoruz…
Ne değişir ki demeden önce, nasıl değişir ki yi sorgulamak lazım. Kalp vücudu idare edebiliyor pompa işlevi ile ama gördüklerimizi idrak edemezsek kalp deylesin…
Ve…asıl korkulacak şey eğer karanlık hakimiyetini sürdürüyorsa gündüzün üstünde işte o zaman korkmalıyız.
Nice karanlıklar bizi bekliyor…
Karanlık Fısıltılar
Asıl korkulacak şey eğer karanlık hakimiyetini sürdürüyorsa gündüzün üstünde işte o zaman korkmalıyız.Nice karanlıklar bizi bekliyor...