Sen yalnızlığı,
yağmuru,
hüznü
seven adam.
öyle bir ağ örmüşsün ki kendine;
hapsetmişsin tüm aydınlığını içine.
itmişsin en kuytu köşelere.
öyle kaybetmişsin ki
kendin bile varlığını unutmuşsun.
Bihaber yaşamaktasın hakiki güzelliklerinden,
yegane özlemlerinden.
Inkar edemem
içim karanlık
hem de en zifirisinden.
tabiatım yabani
gülüşlerim eğreti
ruhum yorgun.
hayallerimden oluk oluk kanlar akıyor.
geçmişim küskün bir çocuk
her adımımda kendini hatırlatıyor.
sevgilerim
elektrikli, dikenli teller ardında.
endamı uzaktan güzel
yakından dokunmak
hissetmek
yaşamak yasak.
Yeryüzünde sevgi yok nazarımda.
Kıyasıya bir kör dövüşü
tüm umutları sakatlamakta.
inanmak imkansız aydınlığa
gökyüzü karanlık bulutların kuşatmasında
geçit yok kendin olmaya.
kederlerimi kovmak için
her çabam nihayetine ulaşamadan
yere kapaklanmakta.
Soluk aldığım tek yer
kendi yeraltı ülkem.
Ezeli ve ebedi hakimi ben olan
tüm yakınlık ihtimallerini
doğar doğmaz idam ettirdiğim
yaralanma olasılıklarını bertaraf ettiğim
sonsuz,
sessiz,
yalnız,
soğuk ve alacakaranlık bir dünya.
Burada hüzün başvezir
pişmanlık sadrazam
korkular haremimin gözdeleri.
Isyan yeniçerilerim
her daim kazan kaldırmakta.
Ama bu saltanat bana huzur değil azap veriyormuş
meğer gözlerim renkli çiçekler görmek
kokularını ta içime çekmek istermiş.
ama alacakaranlıkta bu imkansızmış.
Ruhum esrarları çözmek dilermiş
ama sarayımda sihir yokmuş.
Gönlüm aşk eylermiş
ama haremimde sevda zormuş.
Korkularından damıttığın,
yıllarca usul usul büyüttüğün,
yüreğinin ortasında kök saldırdığın,
bir yalanı yaşamak
ne zor
ne acı
ne aldatıcıymış.
Bakışların bana değince fark ettim
ruhun deliklerimi yamadıkça hissettim
sözlerin karanlığımı aralayınca anladım.
Imkansızların imkansızını
istemek bana yasak.
Cesaretim yok karşına çıkmaya.
Belki zaman
biraz zaman lazım
tüm korkularımı
pişmanlıklarımı
karabasanlarımı
boğmaya.
Yılların boynuma geçirdiği
yağlı urgan çok kalın
usturam bileysiz
körelmiş
beni kurtaramaz.
Tek tek kesmeli
her ipliği.
Zaman
cesaret
ve
inanç
lazım.
Ben üstüme düşeni yapacağım
söz.
Boynumu kurtaracak
salatanatımı dağıtacağım.
Elektrikli dikenli tellerimi bir bir parçalayacak,
Yeraltındaki gözlerimi
gökyüzüne çevireceğim.
O zamana kadar,
gözlerimdeki
mavi aydınlık gök olacağın
o ana kadar
sabret.
Sabret ki karanlıklarda
yaşamış bu ruh
ilk güneşe çıkışta kör olmasın.