Bin telaşla toplayıp tasını tarağını
geçmekte değil mi bedenimizden?
Ve geçerken üstümüzden sıyırdığı
bin acıya yamalı elbiselerimiz değil miydi ?
Oysa biliyordu ki özümüz zamana boyun eğmeyen
olgun meyvelerin şekerle mayalanmışlıklarındaydı.
Zamanı şeker tadında yaşamak mıydı kaygımız?
Ya da şaraba kesmiş sarhoşluğumuz muydu
bin kez tadıp bir türlü tadına varamadığımız
Boyun eğen yanımız,
baş kaldırılarımızı bir adım geride tutarken
sözcüklerimiz dudaklarımızda biçimlenmeye o kadar yakınken
sese dönüşme çabasındayken elifbemiz
Sesimiz kendimizden emin olamadığımızın kaygısını taşımadı mı hiç..
Zaman !
Kaygılarımızın bize attığı o son kartpostal ki
pulunu yalamıştıkta
kurumuştu dilimiz yüz tutmuş gibi son baharlara
bu yüzden ulaşılmadı adreslere ne yazık !
Oysa son satırına iliştirilmiş dip notlarımız vardı
Ve asıl olandı dip notlarda geçiştiriverdiğimiz
bilmeden
öylesine işte kendince
Zamanı oluşlarda süreç bilirken süremediğimizdi her oluş.
Her oluş sürecin bir parçasıydı
Yani
Ağarmamış saatlerde çay kokusu..
Demlik sızısı bardak şangırtısı
O kuşluk vakti annelerimizin
sefer taslarında öğle yemeği
gece yarısında sevişmeler ki
bedenlerin tatmin boşluğu
kanlı iniltilerden koparılmış göbek kordonu
Geçmiş ve geleceğin şimdisi
yaşadıklarımızın eskicisi
dükkanların silinmemiş camları
kepenklerden tırmanan kedi yüzleri
Kaygı bedenin eskimesi mi ?
ki beden eskidikçe ruhu büyütür ve o değil midir yıl ve yıl yüzümüze oturan
Ve hep yüzümüzde konuşan
Konuşuyor işte bak
ruh büyüyor
çoğalıyor her çizgide..
her çizginin o derin çukurunda
Ve kaygı büyüdükçe kısalıyor zaman
Zaman !
Her gece yatağımıza serip onu
her sabah pijamalarımızla katladığımız da
kolumuza süs edip
su kaçmasın diye rafa kaldırdığımızda
perdeyi aralarken oyasından tutup
aya verdiğimizde yüzümüzü
kaşımızı düşürüp gözlerimizle yere
dudaklarımızı bırakıp bir çenenin üstüne
sanrılarda kol gezdiğimizde
ve ritmik gelişlerin yalpalı gidişlerinde
kapıyı arkamızdan çekmektir zaman.
Ve..Zaman şiir
Ve zaman öykü..
Üzerinden atlayamasak ta o hep genişlettiğimiz çemberde
koca bir döngü.
Zaman!
En eskittiğimiz
En öldürdüğümüzü sandığımız
Ki
En çok biz ölürüz
O, tasını tarağını toplar ve gider bizden
Bize kalan
Cenaze törenlerinde yaşıyor olabilmenin hoşluğu
Tabuttaki biz değilsek !