öyle olsun hüzün
bu akşam da gel yine, gülmesin yüzüm
sevgilin, suskunluğu da al yanına
geçip şöyle oturun, mos mos, karşımda.
az biraz toplayın sonra şu dağılan hatıraları
inletir kapımızı birazdan, mazinin çanı
en son
bin küsur yıl önce,
yine böyle patlıcan moru bir gecede,
yuvarlanıp gitmiştim, mazinin koyaklarına
takılıp da yularıma, düşünce.
ne çok yıldızım vardı gökyüzünde
seyrelmiş saçları yazık
benimki gibi, döküle döküle.
ne çok umut eksilmiş ömrümden eyvah
paslı bir çivi gibi,söküle söküle.
buralarda bir yerlerde
bir de kalbim olacaktı,hatırladım
incinmesin diye sanırım, iyi bir yere sakladım
bir eşek heykeli mi neydi?
sırtında insanlık denen semeri
kimi sevsem sağolsun, üstünde gezerdi
ne garip değil mi? şu dünyada beni
yanlızca kedim necati sevdi
o da kesin
yedirdiğim balıklar yüzündendi.