dudak değmemiş yarım şişe kevser
akınca
boğazımdan
yangın bekledi bulgaristan
ve ankara'nın beş çayı müdavimi türkî ingiliz diplomasisi
uykudaydı
şehr-î azam zemzem ile körkütük
biz değildik
sabahın kör kandilinde
üfleyin
tüm fitilleri
bir kadın bakacak karşısından rengimin
görmesin parlak camların ardından
ruhumun kırık karanlık telaşını
serseriliğim sabah ezanı coşkusundan
kusursuz bir kâbenin ziyaretinden
iblisim
taşlanacağım
kırgınsam köpeğim
nihayetime küsmek düpedüz inkârıdır kendimin
saatler var
dudak değmemiş yarım şişe kevser
bardak taciziyle yarısı yaralı
tuz basılı çoğ zaman
şifa değil bu
andolsun ruhun suya kastı
koyu perdeler ardında öyle bir sır ki saklı
sırrın içinde aynasın
yok, anımsamayacaksın yansıttığını
saatler az
her ademden bin yıl evvel
bin yıl sonra
bin damla süt sunuyorum
zamanın
ilk göz ağrısına
çizgileri yanmış kadın
bir desene sığınıyor beş yapraklı
şansa inanmıyoruz bu sabah
amorfuz
kahvaltımız solmuş gül böreği
saatler yok
damarımızda kırık cam parçaları
yemyeşil yaprakların
huzur dayatması
oysa bizi artık bombalar paklar
misal varşova yeniden işgal edilse
konuşacak sesimiz olacak
sabahtan bir şişe boş kevser
sehpada durmayacak
boş bir çanta
uçarcasına gitmeyecek belki
kör bir adamın kütük sırtında
belki
yok