henüz perdelerimiz çekilmemişti
gün aya öyle vuruyordu ki
günün yerini ilk kez
aya bakıp söylediğime
pişman olacaktım
ama önce vazgeçmem gereken
bir biz vardı
içimizde bir ışık yakmamıza gerek kalmayacak
ruhumuz içimizden dışımıza
dosta hatta düşmana
karagöz oynatmayacak
kadar
aydınlıkçaydı.
sokaklarımızda
topuklu ayakkabılarıyla gezinen kadınlar
kaldırımlarımızda
bileklerini bilmeden burkmaya başlamamışlardı
daha
kimsenin ayağına taş
kulağına söz olmamıştık
fısıltı gibi yaşıyorduk kırılana dek
inanmayan aya sorsun
ben,
ruhum,
ben,
çiçekli perdelerim
ve
ruhum, ağır kadife perdeleri
bizin üstüne çekilmemişti
aydınlıkçaydı daha
herkesi güzel gösteren bir karanlık
bir nevi ayışığı sahtekârlığı
şapkalı bir yalan rüzgârı
öyle siperleri var ki
cümle sözleri gölgeli
ve ağdalı dilleri
korkarım
inanasımız vardı
inandık
öyle zamanlardı
körlerle sığırlar
birbirlerini yalardı
uzaktan güzel görünürdü
aydınlıkça
aydınlıktan hep daha bir güzeldi
şimdi perdelerimiz çekili
kapılarımız kapısız
biz bundan beridir
her enfeksiyonunuza açığız