Rengarenk çiçeklerin açtığı, mavinin neşe saçtığı bu güzelim dünyada sevgiye, dostluğa, kardeşliğe son noktayı koymak neden? Neden mavi gökleri bulandırıyor insan, nedir bu, toprak ananın yeşil saçlarını kızıla boyama arzusu???...
Eskiden bize masallar anlatılırdı, bir prens vardı masallarda, halkı seven, değer veren; bir de prenses, sevecen, sıcak, anlayışlı, ay yüzlü... Halkın başına kötü haller gelse, birlikte üzülür, alimleri seferber etmeye çalışırlardı. Ay yüzlü prensesin yüzünden şefkat akardı. Gözlerinden yere düşen her inci tanesi, halkı perişan ederdi. Sevgi doyasıya yaşanırdı masallarda, şefkat doyasıya, dayanışma doyasıya...Şimdi neden bu kavga, sınırsız kin insanlarda?!!.. Sorun bizde mi, biz, halkın içine çöken kasvet mi bu günleri yaşamaya sebep, yoksa artık prens ve prensesin olmayışı mı? Onların şefkatinin yerini arzuların istila ettiği bu dünya, daha ne kadar böyle sürüklenir... Başımızdakiler sesimizi daha ne kadar duymazdan gelir... Sonsuz, sınırsız, mutlak barış, ne zaman dünyayı ziyarete gelir???...
Sayısız umut tohumları ekilmişti kalbimize, dedelerimiz göremedikleri tertemiz dünyayı yazmışlardı bize anlattıkları masallarda, bembeyaz kazılıydı dünya minik beyinlerimizde ve tertemiz çizerdik beyaz kağıtlara sevgi tomurcuklarını... Şimdiyse bir savaş bulutu engellemeye çalışıyor nefes alışlarımızı. Kızıl alevler yükseliyor Dicle’nin güneyinden, Bağdat’ı kaplayan kara duman kalplerimize hapsoluyor, bembeyaz sayfalara çizilmiş barış çiçekleri soluyor, kalpler, sözcükler, düşünceler kararıyor günden güne... Talan olmuş evlerin ardında, yitip giden saf düşüncelerin karanlığında çocuk; soğuğu içiyor her gece nefes nefes... Ve düşen her büyük top parçası onun için daha bir anlam ifade ediyor...
En kötüsü de, tüm bunlar olurken, dünyanın dört bir yanında isyan eden insanlar, maviyi isteyenler, beyazı düşleyenler... Hepsi, hepsi susturuluyor... Zavallı düşlerimde hayal ettiğim ay yüzlü prenses, melek, buna bir son vermiyor. Ve anlayışlı prensim, ah işte en kötüsü, savaşı o komuta ediyor!!..
Yine bembeyaz bir dünya çizmek istiyorum beyaz sayfalara; içimde bir umut hala, sabırlı, sadık; hayallerim beni terk etmiyor... Bir umut taşımaktayım geleceğe dair, sabırla beklemekteyim barış şarkılarını... Sakaların sevgiyi tınlayan güzel seslerine hasret, henüz(!) kızıla boyanmamış, mavi ufku izleyerek yarını sevgi dolu yaşamayı arzulamaktayım.
Sevgileri yarınlara bırakıyoruz dostlar, umutları yarınlara... Bugünse olanca çirkinliğiyle “Sevgili Prens”imin senaryosunu yazdığı “Kızıla Boyalı Dünya”yı ekranlarda çıt çıkarmadan izliyoruz.
Bu filmin bir an önce bitmesi ve “Barış Çiçekleri”nin başlaması dileğiyle...
Pınar Ongan