B Ö L Ü M -I-
Geniş yapraklar ağaçların ve yolların kollarında dalgalanırken O her zaman olduğu gibi
parkta esen rüzgarın savrulan bir kılıç sesine
yerde sürüklenen yaprakların tutuşan bir kağıt sesine
veya sudan gelen şakılı seslere
ya da diyebilirim ki sesten gelen herhangi bir benzetmeye yabancıydı
duyabildiği sadece sessizliğin uğultusuydu
parkın bu akşam saatinde sessiziliğini büyütüp uzun ağaçların kısa çaplı delikli gölgesinde karşısında durmaksızın savrulan nehrin serin rüzgarını seyrediyor bir yandan da elinde tuttuğu köstekli saatin sert tenine dokunurken her geçen vaktin ondan da geçmiş ve bu her geçişin izlerinin yüzünün belirli bölgelerinde bıraktığı -yılların adım izlerini- düşünüyordu
Henüz otuz yaşlarında olmasına rağmen yüzü ve çaresizce yüzünü kuşanmış olan örtüsü kir göz yaşı soğuk ve sakallardan arda kalan kadarıyla oldukça yıpranmış gözüküyordu. -O ise oldukça veya olağan sayılabilecek herhangi bir yaştan veya varlığını hissedemediği herhangi bir andan herkes kadar endişe duymuyordu-
Herkesi tamamlayan bu yaşamın içinden geçtiği kadarı onun hayatını oluşturuyordu fakat Onu bizlerin hayatlarımızdan biraz daha farklı bir biçimde ayırıyordu
-çünkü yaşam içinde ivmesi olan
olağan bir tekrarlanmyla
farklı koşulları oluşturan
her günü diğerinden
her birimizi bir diğerimizden farklı tutardı
ve Onu çoğumuzdan farklı duruşunun en büyük sebebi kuşkusiz ki onun -Evsiz oluşu idi
bir katta
bir bahçe içinde veya bir bahçeye sahip tekdüzlikte herhangi bir evi yoktu
olmamıştı
hatırlayabildiği kadarında bir ev hikayesi yoktu O hep sokakta yaşamıştı ve bugün de sokakta yaşıyordu önceliği ve önem verdiği en anlamlı gerçeği de
-bugündü
çünkü dünün olduğu gibi yarının da farklılığını bugünü önemsediği kadar var edemezdi işte bu asıl sebeple diyebilirm ki yüzündeki yorgun izler veya gözlerinin gel gitli haresi onu yaşama tanımlayabilecek önceliği de oluşturmuyordu
ve serin parkın iri kollarında temellenmiş ağaçların sırtından başka dayanacak bir gücü yoksa yüzündeki izlerin sertliğini köstekli saatin sert tenine dokunurken düşleyebilirdi ancak ayrıca saatten akıp geçen her vaktin ömründen aktığını da iyi bilirdi
Saate dokunup yüzünü düşünürken parkın en yorgun saatlerine bünyesinin en yorgun saatlerini dinlendirmek için uzattı henüz etrafta kimseler yokken uyumak için yaslandığı ağacın yanına kıvrıldı ve çok geçmeden serin ve ürkek bir uykuya daldı
Sokakları senelerdir arşınlamış olan bilinci az evvel bahsettiğim yaşamda sürüklenen ivmeye hız katabilmek için Onu uyku sırasında da kendini kontrol edip savunacak raddeye eriştirmişti Dört duvar arasında uykumuzu bölüp bizlere sıkıntı oluşturabilecek herhangi bir mekanizma onun uykusunda bulunduğunda Onun için can yeleği olabiliyordu -Kendini kontrol etmek ki kayıp veya kazanımları O henüz hiç var etmeden
hiç etmiş olan insanların hiç sayılmış insanlara karşı savunaması gerektiği kadardı
vaz geçmişseniz
kendi ötenizde dolanan hayatların çok dışındasınız ve kendiniz içindışınızda kalanları yok edebilirsiniz demektir
Herhangi bir maksatla bir gün sonranızı şekle bürüyemiyorsanız vaz geçmiş sayılırsınız şimdilik yirmi küsür yıl sonunda gelişi güzel kontrollerle bölünmüş olan uykunun sadece yaşamını kontrol ettiği kadar kalıcı olması ateşin üstüne ıslak parmaklarınızı savurup suyu yakmanıza benzer daha fazla su ateşi söndürecektir daha fazla uyku dinginlik gerektirir bahsettiğim yirmi küsüratli yıl sonunda sadece iki parmağıınızla suyu buharlaştırabilirsiniz -Küsürat ki koşullar sırtında sokakta devam etme vaz geçip kendi ötesini yok etmeme çabasıyla geçmiş zor yıllardır onlar-
Onun ürkek uykusu ateşin suya değdiği yerde duyabileceğiniz tıslama kadar anlık ve yetersizdi zaten ve az evvel daldığı yorgun uykusunu da şu anda ayağına yavaşça dokunup Onu korkutmadan uyandırmaya çalışan kardeşi Lugat bölmek üzere -Lugat Onu kardeşi gibi sevmiş ve hatta kardeş gibi sevmenin ne demek olduğunu Onunla tanımlamıştı yoksa aynı anne ve babadan doğmamışlardı ve başka herhangi benzer bir biçimde yakınlıkları da yoktu.
Lugat ayağına dokunurken gözlerini uykuya yaslanmadan önceki halinden dahada yorgun ve cansız bir biçimde açtı. Lugatı beklediğinden Onu görür görmez yerinden kalktı üstüne uzandığı yağmurluğu eline alıp dereye doğru yürüdü elini suya daldırıp yüzünü ıslattı sonra parkın yokuşuna doğru yürümekte olan Lugatın yanına çabuk adımlarla ilerledi yağmurluğu üstüne geçirip cebine koyduğu köstekli saati çıkardı saati Lugata uzattı Lugat abisinin gözlerinin içine bakıp gülümsedi durup saati bir süre inceledikten sonra saatle ne yapacağına karar veridiğini mırıldandı tabi bu mırıldanmayı O hiç duymadı yine de saatle ne yapacağını iyi biliyordu
Lugat abisinin saati nereden bulduğunu Ona sorarak öğrenemezdi
O ise saati nereden bulduğunu bilse de bunu hiç kimseye ifade edemezdi yine de Lugatın saatle ne yapabileceğini öngörebiliyordu
Saat Kuşkoya verilecekti
bu amaçla parkın aşağısından ana yola doğru yürümeye koyuldular
barınağa varmadan barınaktan yükselen dumanları takip ederek nasıl bir gece geçireceklerini de aşağı yukarı tahmin edebiliyorlardı
boş alanın ortasında yakılmış olan ateşin sarı ışığı göğe doğru tarifi zor bir leke brakıyor bu haliyle bile barınak Lugata ve abisine fazlasıyla ürkütücü gözüküyordu
Kuşkonun barınağına vardıklarında ise ikisinde de sahip oldukları saatin kazandırmasını umdukları mutluluk yerine aynı kesik korku geziniyordu
Lugat saati sıkıca kavrayıp abisini barınağın girişine oturttuktan sonra Kuşkonun yanına dpğru yürüdü ...