Öğrendiğim İlk Şey

Artık perdelerimi ardına kadar açıyorum ve ruhuna hayran olduğum eşsiz sokak manzaralarına ,ilk doğduğum günkü kadar yaşlı ve sevdiğimi bildiğim sürece huzurlu yaşıyorum

yazı resimYZ

ÖĞRENDİĞİM İLK ŞEY
Sıradışı bir yaz sabahında gözlere ve göklere keskin bir bakış atmıştım. Sanki perdeler bana engel oluyordu.Onlara bakış atmama mahal vermiyordu.Denileni yaptım ve ardına kadar açık olan dünyanın çehresine beyaz bir sayfa örttüm.
İçeri giren ışık sızıntılarına hakim olamıyor , ''burası karanlık olmalı'' diyordum.
Görüntüler içinde yer almamalı ve bu karanlık odanın içinde zifiri kalan yönü
mü ona armağan etmeliydim . Ona kötü yönlerimi emanet etmeliydim çünkü ba
na fedakar hayallerini karşılık beklemeden vermeli. Bir gün dışarıya çıkmaya ve
hayallerin arkasından odama selam vermeye çalıştım. Adım adım ilerliyor ve
perdenin dış görüntüsünü oldukça merak ediyordum. Karşıdan elinde siyah bastonu ve sıcak yaz gecesinde sıkı sıkıya bağlandığı bir atkısı olan, yaşlı bir
amca adımlarıma doğru yaklaşmaya başlamıştı. Bir isteği olacakmış ya da yal
varmaya müsait mizacıyla suratıma bakmaya başlamıştı ve gözlerimden istediği
o kadar yoğundu ki şaşırmıştım. Yolun yarısını iki kere atlatmış ve kaderini bir
yastığın tozlu kısmında arayan bu adam için yaşam nedir ki; ya bir sayfa hüzün
ya da kaybedilen bir sayfa hüzün... Böylesine daha önce hiç rastlamamıştım.
Hala gözlerimin içine bakıyor ve , '' sayfayı bulmama yardımcı ol'' diyordu. Tah
minler gözlerimi kamaştırıyor . Yanılabilirdim... Ama ona , ''sen hala eski hafalı
bir aşıksın'' dedim. Benim perdeme bakmasını söyleyerek yirmi yaşın kan ile
dolu boşluğunu ona göstermeye uğraştım. Kanlı olan belki temiz ,beyaz çarşaf
değildi.Kırmızı olan yaşlı amcanın aritmetik veya asırlık, boşa harcanan sene
leriydi.Çatışma vardı;kuraklığını bildiğim hüsran gecelerde... Geçmiş yarım asır
artık yoktu;yaşlı amca bunu sonradan anlasa da... Elime bir mektup tutuşturdu,
kısık sesinin altındaki acındırma duygusunu bana aksederek, okumamı söyledi. Tam olarak şunlar yazıyordu:Sene belli değil ,savaş yıpratıyor ve her namlununucunda söylenen aşk şiirleri seni hatırlatıyor. Tam üç yıl geçti,attığım merminin
şaşkınlığı hayallerime üç kurşun yarası daha eklemişti.Meğer senden ayrı geçen
her sene bana yeni bir delik hediye edecekmiş. Uyumayı unutsam da senden cevap alamadığım son savaş senesinde bir kere daha mektup yazmak istedim.
Bu sene mermi yemek daha nasip olmadıysa da sende gizli olan özlemlerimi
en son görüşmemizde bana verdiğin o eski püskü entari parçasının yemininde
arıyorum.Yemin etmiştik... ''ne olursa olsun sende benim hayallerim yer alacak ''
demiştin.Son savaş senesine giriyorum ve acının geleceği ana göz yumuyorum.
Senin hayallerini tadamadığım dördüncü mermiyi bekliyorum yine yoksun...''Bu
entari parçasını al ''demiştin.Aldım...Ama bil ki! yaralara basmaktan sevilecek
bir bez parçası kalmamıştı.Savaşın son senesini yaşıyorum ve seni hala çok özlü yorum. Silinmeye yüz tutmuş mektubun ön yüzünde tam olarak bunlar yazıyordu. Arka yüzünde ise ne yazdığını anlayamadığım için yaşlı amca'ya sormak için merakla
döndüğümde kendisi gibi eski , siyah bastonun ucunda bağlı duran eski bir beze
benzer birşey görmüştüm.Sanırım savaşın son senesinde yaralanmamıştı. Ve son
bez parçasını da bastonuna bağlamıştı. Ya da ben bu şekilde olduğunu sanıyor
dum.Yaşlı amca görkemli sopasını bana doğru uzattı. Ve birden sekmeye başla
mıştı.Ayakta zor durmasına rağmen kolumdan tutarak güç alıyordu. Elinin sol bacağına doğru gittiğini farkettim. Acıyla inleyen kısık sesi''bekle aşkım yarım asırımız daha var ''diyerek paçasını kaldırmıştı. Yaralardan oluşan diz kısmının
altında bez bağlayacak bir yer kalmamıştı. Mektubun arka yüzünde bunların
yazması benim perdelerimi tamamen açmaya yetmişti. Kanla örtülü olan beyaz
çarşaflarım artık berraklığa kavuşmuştu. Yaşlı amca bana gülümseyerek bakı
yor, ben ise yaşanan gülünç aşklar önünde nur yüzlü insana karşı saygı ile eğiliyordum.Adımlarına bahar gündüzlerinde devam edeceğine ve bir asır daha geçsede, hayallerde kaybettiği aşkını bulacağına inandığım yaşlı amca'dan
öğrendiğim ve öğreteceğim ilk şey ; geçen şeyin sadece zaman olduğu ve unutmamalı ki sonsuzlukta bir zamandır. Artık perdelerimi ardına kadar açıyo
rum ve ruhuna hayran olduğum eşsiz sokak manzaralarını ,ilk doğduğum gün
kü kadar yaşlı ve sevdiğimi bildiğim sürece huzurlu yaşıyorum

Başa Dön