dry dry dry
every girl fry, by the pain
with the gry
işte ilk ingilizce şiirim ,
türkçedeki basit bir sözcük bile ingilizce söylendiğinde kanatlı bir yılana dönüp ruhunu sokar...
sadece love , love , love diyerek tüm gün kendine ızdırap çektirebilirsin, büyülenir tüm anlamlar düşman ırkların soluklarını bizimkilerden farklı şekillendirişinde... "don't close you're eyes" diyerek alkol koması terinin uykuya merhaba demesini önlemeye çalışırsın...
desire up the fire ,
u can't go on
with out me,
your dreams fear ...
image image image
işte götümden uyduruyorum ama anlamlarını biliyorum yazdıklarımın, bana ne ifade ettiğini , bazen sözlerini yanlış söyleriz şarkıların bile , defalarca dinlesekte kafamızdaki ilk haliyle kalır o cümle, kafamızdaki ilk duygu alış werişindeki saplantı bozulmaz, ilk gün seni kafamda nasıl tasavvur ettiysem sonuna kadar hep öyle algılar kalbimin manyetik algı mekanizması, sen şifreyi yazmadan girersin oraya ,,, kırılganlığım nefretimse zaten şaşkınlığımdan, elime geçen reçetenin tarifindeki bozukluktandır.. ee bu kız böyle değildi ..
neyse konu dağılmasın
silence punisher
u have create her
for my fantastic dinner
görüyor musunuz ne kadar başarılıyım arzu kokan ingilizcenin "blake" in ellerine bırakılmış dehlizlerinde
her üstü kapalı imge zaten içi deşilmeye gebe değilmidir, uzaktan bakışlar , dinlenen telefonlar , anlamsız zannettiğimiz ağlamalar, kara cübbeli , kara şapkalı adamlar ...