zaman!
yaşamak denen sezgisinin tam orta yerinde
bir akrep yelkovan savaşıymış ömür
çırpınıp çan çekişen anlar içinde
uğradığım tecavüze haz demişler
toplamına yaşam
piç'liğim buradan
babamın oğlu olmaktan
iki damla düşmüş zihnimdeki çöle
seraba kesmiş sanmışım
iki damla arasındaki fırtınada
var olmuşum
tanrım olmuşum
teslim olmuşum
melankoli!
ölgün ruhların tozuymuş üzerime serpilen hüzün dedikleri
ellerimden tutup da bir akşam gezmesinde
bir başınalığın ıssız sokaklarında
gölgelerin esirgendiği yerde kaybedip duran beni
bir ünlem suskunluğunda yanı başımda
sır'lı aynadan yansıyan suretin arkasında
görmesin diye sahipleri gerçeğini
kırılmasın diye avundukları kafesleri
hep aynaların arkasında saklı bir giz
iki damla arasındaki fırtınada ince bir sezgi
kırılmasın diye ayna
hep saklı
o oyunbozan haydut!
yalnızlık!
-siz'lik bir ekten türetip anılarımı
İniyorum yeryüzüne
beylik anlarımla vuruyorum
zamanı
yaşıyordum
ölmenin zamanıydı
martıların kanatlarına tutunmuştum
işiyordum kalabalığa göğün bir ucundan
amonyak kokulu bir nehir
sızıyorken hatıralarımın orta yerine
üçüncü bir kayıptı
kelimelerin ateşini yakıp
benden çalan
yoktu!
yaşanılıyordu yangın
rivayet'siz kentler yanıyordu gözlerimde
yalın-ız-dık!
ayrılık!
kör hüzünlerinde
fersiz zamanların kıyısına düşermiş kırık aynalar
her ten kendi çölümde bir –miş'li bir yaşam sürermiş
rivayetsiz bir söylencedir
imlasında kaybolmak istediğin yollar
sessiz çığlıkların yankısı hoşçakallar
ve gitmek!
terk ediyorum zaman seni
bu rivayetinde
avlunda yeni yeni günlerinle
kendimle