Herkesin mutluluğundan pay çıkarmaya başladığınızda aslında uzun süredir mutlu olmadığınızı görürsünüz. Mutluluğu dışarıdan takviye edilen amatem hastaları gibi.
İçinizdeki eksiklik ya da kim bilir fazlalık vücutta kendini hüzne çevirir. Melankolik kişiler genellikle böyledir.
Sanırım ben de böyleydim.
Hiç tanımadığım insanların birbiriyle sokak ortasında karşılaşmalarını görünce mutlu olurdum. Ya da bir banka sırasında ikinci bir gişe açılırken ki yüz ifadeleriniGarip ama öyleydi. Kendimi bazen bir jonglöre benzetirdim. İnsanların mutluluklarını yakalamaya çalışırken bir döngüye karışıp yeniden başa döndüğümü görürdüm.
Sanırım bu beni üzüyordu.
Bazen yürürken çoğu zaman- kendimi kendimle konuşurken bulurdum. Bu önceleri komik gelse de sonra aslında trajikomik bir durum olduğunu gördüm. Sanırım ben yalnızdım.
Bu beni insanlardan daha da soyutluyordu.
Yalnız olmayı ben seçmişim gibi davrananlar da vardı. Ama onları aldırmıyordum.
Sanırım bu iyi bir şeydi.
İnsanların mutluluklarından pay çıkarmaya çalıştığımı gördüğüm günden beri melankoliktim.
Hümanistlik diye düşünenler de var tabi ben pek ihtimal vermiyordum. Hümanizm önce kendini sevip mutlu görmekle başlardı. Ya da öyle diyordu sadece Mevlana
Sanırım ben böyle değildim.
Ne zaman aynaya baksam geçici bir maskem olduğunu düşünür kendimi benimseyemezdim. Aynada görüneni sevmek kendini sevmemekten daha zordu. Ben de kolayı yaptım.
Bu beni üzmüyordu.
Mutluluk payımı başkalarından aldığım günden beri başkalarına muhtaçtım.
Sanırım muhtaçlık kötü bir kelimeydi. Ben bunu öğreniyordum.
MERVE BAĞCI
]