Sanrılar Muharriri

Herhangi bir zaman diliminde binlerce sevgi gömütü. Bulunmamış adresler çoğalırken defterlerde, Bir çarpı daha atmış yitirdiklerine, Ve Tekrar diyemeyecek kadar korkak, Geçmiş sokak lambalarına kısık gözlerle bakarak bu kentten.

yazı resim

SANRILAR MUHARRİRİ

Sıradanlığa bürünüyor önce,
Tepe boşluğuna ağıtlar yakıyor sonra,
Saatini 04:00' e ayarlamıştı oysa,
Ne vardı cırtlayacak köşe başlarında.
Şimdi her sokak bir şizofren…

Takvime işaretlemiş her buhranını.
Adını, neyse saçma olan o koymuş.
Ağlarken,
Kimse görmemiş ağladığını.
Oysa 'O' , her gece kent ölürken,
Mayalamış güzel anları.
Şimdi her gece bir şizofren…

Hiçbir yerden içerisi görülmeyen bir odada,
İnsanların sıradanlığına tanıklık etmiş penceresinden,
Ve tanımlamış: Hepsi sadece beden yorgunu...
Dal bile kiralanırken, kırmızı dışında bir şeydir.

Ne var? Nasıl yani? Kim bu?
Sorular kendi kendine sancırken,
Şimdi her sorunun yanıtı bir şizofren…

Kanamış yüreği, sevdası hayat yolunda bayatlayınca.
Ne yapılır ki Mayıs sadece takvimde kaldıysa.
Oysa kaç kaçağa adres olmuştu o sırça kulübe,
O süzme düşünceler,
Ay ışığında sevdaya iliştirilen hayaller,
Darağacına gönderilen imkânsızlıklar,
Şimdi her darağacında bir şizofren…

Eski bir kent gözlerinde yalnızlığı çoğaltırken,
Kısa kısa sevinçler hüzünlere yorulurmuş.
Ayağı kırık bir masa,
Şarap lekesi kanepe,
Sigara yanığı perdeler sararmış,
Savrulmuş bir yerlere ev sahibeleri.
Şimdi her ev sahibesi birer şizofren…

Herhangi bir zaman diliminde binlerce sevgi gömütü.
Bulunmamış adresler çoğalırken defterlerde,
Bir çarpı daha atmış yitirdiklerine,
Ve
Tekrar diyemeyecek kadar korkak,
Geçmiş sokak lambalarına kısık gözlerle bakarak bu kentten.

Ne bir gar avlusuna sığabilir yüreği,
Ne de artık yüreğine yer verebilir,
başka bir gar avlusunu.

Ne varsa söylenen rehin ağızlardan,
Odur yaşadıklarının özeti.
Şimdi tüm dillerde aynı şizofren…
Şimdi her ağızda ben…

Başa Dön