Sen Üstüne Hafif Bir Susam Açıl da Açıl,
Ben Özdemir’e Biraz Daha Kahve Dökerim!
Bu sahilde şemsiye satıyordum
Sahil kum, sal sükuttu
Cankurtaran sanıyordum kendimi
Niye herkes ölüyor diye üzüntü...
Dolmuşta egemen, tuttu beni yakamdan
Silkinerek farkına varmanın adı
Azrail oluverdi
Her şey formuna girince düğümümde kör penalar buldum
Patronum Azrailmiş, yüzünü görmeye korkmadan
Silkine farmanın adı.
Evlilik çirkin bir şey değilmiş.
Ama burada unuttuğum şeyleri ilk kez görüyorum,
Yabancı gelmiyor
Bu saçların rengini üç kez biliyorum.
Sonra otobüse biniyoruz, ben trenden iniyorum
Geceler olup olup akıyor kan,
Ben artık niye oralara gelemiyorkan,
Sensiz postacı cesetleri boğazımdan geçmiyorkan,
Tam da aşılarımı tamam sanıyorkan,
Yeni yeni hastalıklar icat etmene bayılıyorum.
Sonra seni ilk kez daha görüyorum.
Bir sonraki treni soyup, yazucuma koyuyorum.
İnceliveriyorum tel gibi
Kuş olup ödüm omuzuna kopuyor,
Üzgün olduğum kadar bir kuş daha omuzunda, görmek istemiyor.
Hiç olmadığın kadar seni ilk kez daha görmek isteyen
“aslında kimbilir belki de korkak bir tavşandır bu kuzu” çağlarının
Yenilgen barışçısı olmak istiyorum.