bitti! dünyanın en acı şeyi bu olsa da,
kanasa da içim seni üzmekten yana,
üzülmekten yana.
'iyi misin?' diye bir ses kulaklarımda,
bana sorulmadığından emin olduğum,
bana sorulmuş olması için dünyaları verebileceğim.
varlığını oturtuyorum içimde en ulaşılmaz yere,
ardından ayrılmayan koskoca,
anlamsız bir 'yokluk'
'kalk git' diyor en sinir bozucu tavrıyla.
olmadığını bile bile bakıyorum gözlerimin görebildiği her köşeye, her yola, her göze, her ele.
olmadığını bile bile
ama var olmanı dileyerek
altını üstüne getiriyorum hayatımın
ve biliyorum artık senin için de var olmadığımı.
bitti!
bitti deyişinden çok zaman geçti
ama bitti şimdi.
bencil bir kadın gibi götürdü hayat seni ellerimden.
bu bitişin sonu kötü gibi,
bir daha başlamayacak gibi,
tükenir gibi bendeki SEN sendeki BEN.
ellerim yokluğunun aksine ağır.
içimde dindiremediğim o susuzluk tokat gibi suratımda.
berbat bir ikilem şimdi yürüdüğüm yol.
yediğim yemek değil,
içtiğim su değil,
yaş değil gözümden akan.
sahte gülümsemeler, sahte hoşgeldinler, 'iyiyimler'.
KEŞKELER beynimde,
en nefret ettiğim pişmanlıklar.
seni karşıma çıkaran bir kader
nerde biteceği belirsiz.
aklım evden çıkarken yanıma almayı unuttuğum herhangi bir şey gibi...
yoksun artık olman gereken hiçbir yerde,
yoksun bitti derken olduğun yerde.
ağır bir boşluk,
ağır bir yokluk bu telafisi olmayan.
milyonlarca insanın arasında hissedilen boktan bir yalnızlık bu.
sana git derken kalmanı böyle derinden istediğimi nerden bilebilirdin ki.
nerden anlayabilirdin bana aşık olduğunu söylerken sen,
gözlerime ilk kez söz dinletebildiğimi...
dönüşü olmayan her yol gibi
sonu olmayan bir uçurum şimdi gözlerin,
atladığımı çok sonra farkedebildiğim.
dudakların dipsiz bir kuyu,
sonu gelsin diye beklerken anlayabildiğim
çoktan gittiğini.
boşlukla sevişen kirli bir adam yüzü gibi,
bir babanın kızına beslediği ensest bir aşk gibi
içimden atamadığım lanet olası pişmanlığım.
senin kader dediğin şey, seni önce karşıma çıkarıp sonra imkansızlığını acımasızca yüzüme vuran,
kader dediğin şey gitme diye yalvarsam da
arkana bakmadan çekip gitmeni sağlayan.
isyan etmek anlamsız, saçmasapan, bomboş,.
bomboş yanıbaşım, ıssız ücra bir köşe sol yanım.
gittin,
gitme diyemesem de gururumdan.
gittin,
bitti deyişinden çok çok sonra,
kimsenin gitmeyi başaramayacağı uzaklara
ama nerden bilebilirdin ki sana git derken kalmanı böyle derinden istediğmi...
artık dünyanın en acı şeyinin yarım kalan aşklar olduğunu söylerkenki aşk yok yüreğinde.
artık yarım kalan bir aşk değil yaşadığın.
artık ellerin başka 'HOŞGELDİNLERDE' başka 'MERHABALARA' dönük gözlerin,
dudakların başka çıldırtan pembelerde.
ne çok ne ağır şeyler beklemişim senden meğer,
meğer ne zormuş git derken kalmanı böyle derinden istediğimi anlaman.
ne imkansızmış sen istesen bile kalman.
artık giderken ki silüetin var baktığım her yerde gülen yüzünün aksine,
benden giderken ki çizdiğin manzara var baktığım her resimde.
çocukça kandığım bir masalsın artık,
bir hayalsin gerçek olmasını yürekten dilediğim,
bir rüya her gece gördüğüm,
her sabah hüsranla biten.
neye yarar artık gitme desem,
neye yarar yürekten söylemediğim onca sözün yalan olduğunu bilmen.
neyi değiştirebilirim şu satten sonra.
yayından fırlamış iki ayrı okuz artık kim kimi yaralayacak belirsiz..
belirsiz artık yaşanabilecek bir sonun kalıp kalmadığı.
hiçbir zaman bir film olmadı hayat ve asla olmayacak,
finalinde anlamsızca,
imkansızca MUTLU SON yazan.
BİTTİ!
bitti artık dönüşü olmasa da,
bitti artık yaşanması gereken hiçbir şey bitmemiş olsa da.
bitti
çıkıp gittin ve karanlığa gömüldü dünya,
bitti ve bitmeyecek olan bir güneş tutulması var şimdi camımda,
yüzlerce insanın sönmesin diye körüklediği bir yangın odamda...
gitme diyorum asla duyamasan da
gitme diyorum binlerce kez desem de,
gideceğini bile bile...
]