en yoksun günlerimde en az olanım sen
şimdi gül kokan telleri ucunda bıyıklarının
sakla dokunmamış izini dudaklarımın
şimdi şakaklarına düşen kırağlarda üşüt ellerimi
nefesime uzakken omuzbaşın
boynunu sonbahar rüzgârları okşasın
gün olur sağ kalır da gelirsem eğer
ve seni o dağlarında bulursam yurdumun
dilimde fazla söz olmayacak
bir çift kahve karası göz
bakarken ben yüzüne
yarım kalmış bir türküyü tamamlayacak gece
ayışığı serince inerken sulara
dalında çağla nazlı nazlı yeşillenirken
söğüt dalları okşarken ayaklarımız altında toprağı
ilk yaz sarmaşıkları gibi sarılınca kollarımız
biz seninle sabaha kadar susacağız
seni yazları gibi düşünüyorum ülkemin
sıcak Temmuz günlerinin serin geceleri gibi
ve açlık grevlerinde dilime sürdüğüm
tuz tadında öpüşlerini düşlüyorum
seni baharları gibi düşünüyorum ülkemin
ve ilk cemresi gibi
menekşe rengi düşler düşüyor serime
seni hasat zamanı, bereketli topraklar gibi
seni kış mevsimi
içimi ısıtan zemheri güneşi düşlüyorum
seni canım, candaşım gibi
seni halkım, sınıf kardeşlerim
yoldaşlarım gibi düşünüyorum
büyüdükçe büyüyor sürgün
ve büyüyorsun sen...
] ]