İliklerimde yalnızlığın sızısı,
Dağlarca yükselirken,
Titreyen sesimle türküler söylerim.
Bağrımda taşırım sancısını ayrılıkların
Ve
Buruk kavuşmaların
Ve
Özlemlerimi dindirmenin sarhoşluğunu.
Sabahlara inat, akşamlardı seni alıp götüren,
Sevgiye mahkumluğumdu,
Acılarımı içime çöreklendiren.
Güneş renginde girdin dünyama,
Cansuyumdun ölüme ramak kala.
Işığımdın ıssız gecelerimde,
Çatışmaların esrarında harcadın beni,
Törelerinde yüreğinin.
Toprağına düşen farklı renkte çiçeği,
Derin kökler salan, yaşlı ağaçlarına kabul ettiremedin.
Arayıştaydın bunca zamandır,
Varamadın hazzına, bir yürek gibi atmanın.
Yüreğinin sesini dinlediğinde,
Duyduğumuz ses aynı dilde.
Yaşlı ağaçlarının uğultuları,
Kükretirdi seni, avını parçalamaya hazır aslan gibi.
Ve Sevgimiz,
Hep karınca oldu gözlerinde,
Kolayca ezilebilen.
Gonca gülündüm oysa,
Hazırdım hep kaybolmaya, gözlerinin karasında.
Avuçlarında uzattın, bin yıllık kinli suyu,
İçmedim.
Burdayım, sen burdasın,
Ama yaralı,
Ver elini saralım yaraları.
Sevgiye Mahkumluğumdu!
Çataşmaların esrarında harcadın beni.Törelerinde yüreğinin.Topragına düşen farklı renkte çiçeği...