Ömer Akşahan
· İki imge Güven Parkında, almışlar güneşi en duyarlı yerlerine, keyifle gelgit yaptırıyorlar mevsime.
· Görmedim onu, saçaklar öksüz kaldı yine.
· Söz gümüş, arıyorum. Nedense. Hep bakır çalığı gözlerimde.
· Şaşkının biri dalgınlıkla çukura düşeceğine, ağaç niyetine yıldızlara yürümüş.
· Ey Mimoza şairi! Mimozalar çoktan kurudu. Yoksa bahar mı uzadı burada ?
· Öyle uzandım samanyoluna. Çayımı yudumlarken kaşıdı sırtımı melekler.
· Naylon çıktı, Fahriye ablam bozuldu.
· Şairin anası otel odasında ağlarken, babası yün eğiriyormuş gecekondusunda.
· Şairin biri şiir yazmak için baharı bekliyormuş. Şiire yeni bir soru sormanın tam sırası:
- Şiir, sen nasıl yazılırsın?
- Şiir, sen neden yazılırsın?
- Şiir, sen kime yazılırsın?
- Şiir, sen ne zaman yazılırsın?
· Şiiri istersen dök dök yala!
· Adamın biri şiirle kafayı bozmuş. Yedek parça sağlanamadığından Mezarlıklar Müdürlüğüne hurda fiyatına satılmış.
· Ülkenin birinde şah, başı için büyük ödül koymuş: Kim benim başımı önüme koyarsa, o, vezirim olacak! buyurmuş. Bu, malum Giyom Tellin yeni versiyonu.
· Kalemi sevdiğimiz kadar, keşke, gözlerimizi sevseydik. Anlarsınız ya...
· Tel cambazına, Niçin telde yürüyorsun? diye sormuşlar, O da, Telde yürümek, yolda yürümekten daha güvenli! demiş.
· Adamın biri telaşla sokağa fırlayıp, canhıraş bir durumda, Şuara yakılıyor! diyecekken, yanlışlıkla Şiirler yakılıyor! deyince, yüzüne bakan olmamış.
· Mazrufu zarfa koymuşlar, Ah yazanım! demiş.
· Görmediğin oğlu olmuş; tutmuş adınıŞiirkoymuş.
· Şair masada iştahla şiirini okurken, arkadaşı şair de, Kes traşı da, bak, şu Orhan Velinin balıkları, susuzluktan çoktan kurudular ! demiş.
· Şaire sormuşlar, Şiir yazarken en çok ne yapmayı seversin? O da, Bağlaçları öldürmeyi! demiş.
· Adama sormuşlar, Şiire ne zamandan beri ilgi duyuyorsun? O da, Çarkıfelek programına çıktığından beri!demiş.
1994 / Ankara