Sünnet Olmak veya Olmamak

Almanya Köln Eyalet Mahkemesi, 25 Haziran 2012 günü aldığı kararla, Müslüman bir ailenin çocuğunu sünnet eden kişinin yaralama suçu işlediğini belirleyerek sünnetin yasadışı olduğuna karar vermiştir. Çünkü sünnetten iki gün sonra çocukta kanama olmuş ve ailenin şikayeti üzerine Mahkeme soruşturma başlatmıştır. Müslüman ve Yahudi din adamları söz konusu kararı inanç özgürlüğüne saldırı olarak yorumlayarak protesto etmiş, sünneti savunmuşlardır.

yazı resim

DİNSEL AÇIDAN SÜNNET
Eski Antlaşma olarak bilinen Tevratta sünnet emri açıkça ve birçok yerde geçtiği halde (Tevrat, Yaratılış 17. Bölüm) Kuranda böyle bir emir yoktur. Yeni Antlaşma İncil ise Musa şeriatına göre sünnet olmanın gereksiz bir kölelik olduğuna dikkat çekmekte, şeriat kurallarına uyanların ve şeriata göre sünnet olanların lanet altında olduğuna vurgu yapmaktadır. İncilde şöyle der:

Şeriatın gereklerini yapmış olmaya güvenenlerin hepsi lanet altındadır. Tanrı katında hiç kimsenin Şeriat ile aklanmadığı açıktır. Çünkü iman ile aklanan yaşayacaktır. () Öyleyse nasıl oluyor da bu değersiz, etkisiz, ilkelere dönüyorsunuz? Yeniden onların kölesi mi olmak istiyorsunuz? (...) Mesih bizi özgürlük için özgür kıldı. Bunun için dayanın. Bir daha kölelik boyunduruğunu takınmayın. (İncil, Galatyalılar 3: 1, 10-12)

İncil ilk Hristiyanlar arasında Yahudiler gibi sünnet olmayı savunanları köpekler, bozguncular, asi, boşboğaz kişiler gibi ağır sözlerle suçlar:

Kötülük yapan o adamlardan, o köpeklerden sakının; o sünnet bozguncularından sakının! () Çünkü asi, boşboğaz, aldatıcı birçok kişi vardır. Özellikle sünnet yanlıları bunlardandır. Onların ağzını kapatmak gerekir (İncil, Filp 3:2; Titus 1:10,11)

Yani görüldüğü gibi dinsel kitaplar arasında bir uzlaşma, uyum ve orta yol yoktur.

İslam ilahiyatçılarına göre bir emrin Kuranda yazıp yazmaması pek o kadar önemli değildir, çünkü onlara göre dinin referansı sadece Kur'an değil, fıkıh, icmâ, kıyas, maslahatı mürsele, hadis ve örf gibi İslami kaynaklardır. Bu bağlamda, sünnet de bu kapsamda incelenebilir. Örneğin, Muhammet bir hadiste fıtrattan (doğası gereği) olan beş eylem arasına sünneti de katmıştır:

"Sünnet olmak, etek tıraşı yapmak, koltuk altı tüylerini kesmek, bıyığı kısaltmak ve tırnakları kesmek." (Beyhaki, Essünenül Kübra, 1/149)

İlahiyatçılara göre bunların sıralaması farklılık gösterebilmekte ama adı geçen bu beş eylemin fıtrattan olduğu konusunda ihtilaf yoktur. Fıtrat yaratılış, doğal, karakter, huy, hilkat gibi anlamlara gelir. Yani, bu anlayışa göre sünnet olmak tırnak kesmek gibi doğal ve yaratılış gereği bir eylem olup insan olmanın, dolayısıyla Müslüman olmanın gereğidir. O halde, İslama göre sünnet olmak erkekler için fıtratlarının gereğidir. Ayrıca, sünnet olmak İbrahimden bu yana gelen bir uygulama olduğundan ve Muhammet de İbrahimin dinini öğrettiğinden (Bakara 135) Kuranda yazıp yazmaması bir ölçüt teşkil etmese gerek.

Prof. Yaşar Nuri Öztürk, Abdülbaki Gölpınarlı ile Diyanet İşlerinin Kuran çevirisinde sünnet sözcüğü metnin hiçbir yerinde geçmez. Sadece Diyanet çevirisinde 2 kez dipnotlarda (20.ci ve 52.ci) söz edilir. Dipnotlarda geçen sünnet sözcüğü de penise yapılan cerrahi sünnet operasyonuyla ilgili olmayıp, burada sünnet ile kastedilen Muhammetin eylem ve söylemleridir. Prof. Süleyman Ateş ile Elmalılı Hamdi Yazır çevirilerinde de bir tek Hicr Suresi 13 ayetinde geçen sünnet sözü de cerrahi eylemi kapsamaz.

SÜNNETİN RİSKLERİ
Sünnetin Yahudilik öncesi çok eski bir putperest geleneği olduğu ve köleci toplumlarda hem kadınlar, hem de erkeklere uygulandığı bilinmektedir. Filozof ve Yahudi dinbilimci Rambam (Maymonides) sünnettin amacının insanın cinselliğini zayıflatmak olduğunu ileri sürer ve doğadaki canlılar için böyle bir düzeltme nin gereksizliğine dikkat çeker. O halde, niye hayvanlarda sünnet olayı yoktur?

Psikanalitik bir yaklaşımla, sünnet bir yerde çocukta psikoseksüel gelişim aşamalarından olan fallik dönemden ergenliğe geçişte cinselliğin dengelenmesi, cinsel organların salt zevk değil fakat aynı zamanda acı veren organlar olarak da bilinçaltına kaydedilmesi için toplum tarafından öngörülen bir uygulama olduğunu söyleyebiliriz.

Bu durumda erken yaşlarda yapılan sünnet, bireyin ruhsal ve beyinsel gelişiminde zevk duygusunun acı ile birlikte kodlanmasıyla sado-mazo eğilimlerin, cinsel sapmaların artmasına, ereksiyon sorunlarına yol açabilmekte ve böylece ileri yaşlarda sağlıklı bir cinsel yaşam sürdürülmesini engellemektedir. Bunun sonucunda toplumda cinsel içerikli suç oranlarında artışlar olabilmektedir.

Kuşkusuz, sünnetin zararları olduğu gibi faydalı ve zorunlu olduğu durumlar da olabilir. Fimozis gibi ürolojik hastalıklarda sünnet derisinin ameliyatla alınması gerekli görülebilir. Apandisit veya bademciklerin tıbbi açıdan bir tehlike oluşturduğunda nasıl ki alınması gerekli ise, aynı şekilde sünnetin de herhangi tıbbi bir gereklilik olduğu takdirde dinsel gerekçelere başvurulmadan- yapılmasının uygun olacağı kanısındayım.

Yorumlar

Başa Dön