Seviyor muyuz gerçekten ?
Unutabiliyor muyuz gerçekten ?
Bir insanı her şeyden – kendimizden bile – daha çok seviyorken nasıl unutabiliriz ?
Sevgiyi bir anda unutkanlığa çeviren şey nedir ?
Hastalık mı unutmak ? Kanser gibi beynimize yayılıp bir anda her şeyi boş vermemizi mi sağlıyor ?
Aklımız unutuyor belki ama ya kalbimiz ? Yaşadıklarını , hissettiklerini , hissettirdiklerini , o yerine sığmayan coşkulu gümbürdemelerini unutuyor mu gerçekten ?
Ya bedenimiz ? İlk dokunuşu ve sarılışı unutuyor mu ? İlk öpüşmeyi unutuyor mu gerçekten dudaklarımız ?
Aklımızda , kalbimizde , bedenimizde , ruhumuzda dahası hayatımızda bu kadar iz bırakmış birini nasıl unutabiliyoruz ?
Kimleri unutmadık ki şimdiye kadar ?
Bazen unuttuğumuzu bile unuttuk. Birilerinin de bizi unuttuğu aklımıza gelmedi hiç.
Hem unuttuk , hem unutulduk.
Acaba isteyerek mi unutuyoruz ? Yoksa unutmak yaşam için su gibi , ekmek gibi gerekli bir malzeme mi ?
Ya hiç unutmasaydık hep hatırlasaydık ? İşte acıların en büyüğünü o zaman yaşardık.
Güneş gibi parlak olan sevgi kadar gece gibi sönük olan unutkanlıkta “gerçek” ve “gerekli”.
Unutmasaydık eğer , bir daha , bir daha ve bir daha … asla sevemezdik.
İyi ki unutuyoruz.