Herşey çok iyi başlamıştı. Deselerdi ki bir gün ayrılığın yol kavşağında can verecek aşkımız, ölsem inanmazdım... Günler insanı yoruyor mu nedir, kentin gürültülü yaşamında bunalıyor insan ve bir bakıyorsun ki, kuş olup elinden uçmuş... İşte o zaman günleri saymaya başlıyorsun; iki gün, üç gün bir ay, iki ay ve bir yıl geçse de hala kahrolmanın sarhoşluğunu yaşıyorsun... O yaındayken bunları düşünebilseydin... Sana yalvarırken anlayabilseydin... Ve ayrılık günü peşinden koşabilseydin...
KEŞKE SENİ ANLAYABİLSEYDİM...
Aklına geldiğim bir gün
Yüzünü güneşe dön
Sıcaklığımı yaşayacaksın
Yanındayken veremediğim...
Yolun Haydarpaşa’ya düşerse
Gene o kafeye git
İki çay söyle
Bardağım hep dolu kalsın
Sonra terket orayı
Bir kez daha ayrılışını yaşamak istiyorum...
Acılarım senden bir parça
Umutsuzluğun üçüncü katındayım
Belki atlamaktan vazgeçebilirim
Söyle, stresin bir adı da senmisin...
Öyle alıştım ki yokluğuna
Her anım seninle
Oysa yanımdayken
Bu denli yüreğimde değildin...
Şimdi düşünüyorum da
Bende de suç vardı gülüm
Yalvardığında ellerini tutup
Gözlerinin içinde yüzseydim ya...
Aşkı birlikte kurmuştuk
Birlikte kurtaramadık
Keşke o soğuk kış gününde
Kenetlenip donsaydık...
Şimdi yine yağmur yağıyor
Bulutlara artık gülümseyemiyorum
Neredesin bilmiyorum ama
Hala ellerin ellerimde...
Geçen gün Serpil’e rastladım
Ne o sordu
Ne de ben bahsettim
Ve anladım ki seni kırmışım...
Gelsem yanına anlayabilirmisin
Gül demeti olsam koklarmısın
Ya ölsem ağlarmısın
İşte bunu bilmek isterim...
Seni bir gün görebilsem
Kar olup avuçlarında erisem
Hamal olup sırtımda taşısam
Daha ne, ne dememi bekliyorsun...