Uzun Bir Sorudan - Lirik Bir Öyküye

Şimdi bu sonsuz bahçenin içine birlikte girelim ,görelim neler yaşanılabilir.

yazı resimYZ

Sonsuzluk: İkindi serinliğinden sonra birikmiş bir özlemle gözlerini mehtaba açan akşam sefalarının can pembesiyle örtüşmesi ve yorgun bacaklarımızı uzatacağımız bir kır bahçesinin toprak kokusuyla dinlendirilmesi keyfiyeti midir?
Şimdi bu sonsuz bahçenin içine birlikte girelim, görelim neler yaşanılabilir.
Kararlı bir el uzanır gökyüzünden, bir o kadar hisli bir o kadar yüklü.
Dürtü; Bak!
Diyorsa da gözlerine, sıcağında çözülen buz tanelerine dönülebilir.
Tamam isterseniz bakmayınız bu derin irise, içtenliğini alıp kader çizgilerinden bir anda tutuşulabilir.
Asma dallarıyla sarılmış bir çardak altında dört tabure. Oturun tekine…Tekinsiz gelse de yanınızdan akan coşkun dere, şöyle ayaklar ıslatılmak istenilebilir.
Belki birazdan, şimdi oturdunuz ya, kalkmayın sakın!
Uymaz mizansenimize.
Tepenizde öten üveyik çiftinin sevişmesine uygun gelen bir hicaz çıksın dudaklarınızdan, keyifler nasıl, iyi mi?
Az sonra elinde bir bardak dolusu ayranla gelecek derman dede.
Çıkarın küçük küçük kağıtları, bu arada …
Bir minik soru nerede taşırsınız kalemlerinizi?
Şimdi soluklandırınız, yanmasına tüm ciğerlerinizi.
Hava güzel, etraf güzel, oh pardon mevsimin ilkyaz olduğunu söylememiştim değil mi?
Devam durmak yok, birazdan cır cır böceklerinin tiz sesleri de katılabilir sahneye.
Seyredin, papatyalara konmuş uç uç böceklerindeki renk ahengini.
İlk sözcük “sonsuzluk” olsun mesela sonrası gelir nasıl olsa.
Nerde kalmıştık?
Şimdi bakın bir daha bir daha bakın çevrenize
Gözleriniz daha ışık
Kulaklarınız daha ses
Ve yüreğiniz size lirik bir öyküyü yazdırıyorsa
Hemen kalkınız, doğru dereye…
Çıplak!

2003/Ayşe Keskin / Trabzon

Başa Dön