(sanrı)
bir yıldırım düşmüşçesine ruhuma
şimşekler sesler ve sisler ki
görünmüyor penceremden öteler
toz duman bir yaşam soluduğum
savunmasız yaprakların suya özleminden başka
ne kaldı bizden geriye
(biz mi vardı der gibisin
duyumsadığım suskularında
doğrudur)
doğrudur bir zamanlar
en zifirisindeyken zamanın
kuraklığın en ayyukunda
yudum yudum içtiğimde
deniz gözlerinden sevdayı
tuzunun dağlayacağını düşünürken yaralarımı
bilemedim bir tortu gibi çökeceğini yüreğime
bilemedim dibe vuracağımı sayende
bir bilsen
nasıl lanet ediyorum kendime
seni tanıdığım o güne
pişmanlıklarım imza atsa da geçmişime
gözlerimde gözlerinin resmi
alnımda hala dudaklarının mührü var
ayrılık çoktan kemale erdi aslında
bilirim sürmez hiçbir aydınlık sonsuza kadar
şafak oklarını atsa da en karanlık geceye
şebnemler düşse de en kurak tene
düşen her damlanın süzülüp giden bir ömrü var
sanma ki
hüzün rengi kelimelerle yazıyorken isyanımı
incinen ve sızlayan bileğimdir
kanayan da sancıyan da
sevdana prangalı yüreğimdir
hep anlamaya çalıştım
bildiğim tüm mazeretleri sıraladım ardı ardına
yine de olmadı
temize çıkartamadı seni temyiz kuvvetim
artık kabul ediyorum aldanışımı
sömürmüş olsan da duygularımı
başım dik dizginlerim gururumun elinde şimdilerde
farkındaysan susuyorum epeydir
ve bundan böylede duymayacaksın sesimi
çünkü sevgili
tıpkı gelişin gibi
o pervasız gidişine bile
mutluluklar dileyip gülümserken ben
yokluğuna yoksunluğuma hazırlarken kendimi
sen günahlarını yükleyip omuzlarına
veballeri dolayıp boynuna
g i t t i n
çok merak ediyorum
ardında bıraktığın bunca acıdan sonra
hiç mutluluktan ıslanacak mı kirpiklerin
ve kabaracak mı deniz gözlerinde dalgalar
hoşça kal sevgili
zamanıdır artık adımlarımı ters yöne çevirmenin
dilersen pusudaki tüm satırları salıver ardımdan
ve hasret kaldığım nefesini
savur bir rüzgar gibi ardımdan
ki önüne katıp götürsün can kırıklarını
evet
sen gidersen rüya
ben gidersem AŞK biter
ve bir gün gelir
bütün güzel rüyalar gibi
kabuslar da biter.
15/Ekim/2008
Avşa Ekim Günlüğüm