sevgilim, çarkı kırılası dünyaya vicdani reddim
epeydir sessizlik tanrısıyla bulutları sayıklıyoruz
sonra pencereye konan serçelerle uyanıyorum aynadan
o an fark ediyorum işten atılanların bakışı olduğumuzu
aramızdaki uçurumun derinliğince şarkılar söylüyorum
güzel sıfatları çıldırtan bakışlarınla yıkıyorum zihnimi
ve nerede bir kaplumbağa görsem saçlarını anlatıyorum
ki yine de dinmiyor arındığım ormanın uğultusu
olmadık zamanlarda gidip denizi izliyorum uzunca
temize çekeyim derken hep dara çekiyorum kendimi
gülüşünü koparan eşik nedendir sinemde araf kapısı
şimdi bu soruyla hangi ırmak düşürür ezberini şavka
sustum sevgili, söz ki çölde unutulmuş bir zamandır
senin gözlerin, benim çetelem, hepsi bu: yağmur kuşları
Öpülmemiş Şehlâ (Syf 18) ]