Yıldönümü

Bugün yıldönümü bana verdiğin son hediyenin. Merak etme, hiç unutmadım, derin derin kazıdım içime. Ne zaman gitmeye kalksam hayattan, en önce onu koydum valizime, sonra seni, sonrasındaysa taşıyamadım ikinizi. Ağırdınız benim için...

yazı resim

Senin bilmediğin bir hayatın yaşam olmayan kısmına denk geldi yalnızlığım. Kimseye fark ettirmeden hüzünlenme denemeleri yapıyorum kendi içimde.
Seni özlediğim zamanlardan kaçış aslında bu senli anları bir bir anımsayışım. Ve düşündükçe açılan yaralarımdan sana doğru sızıyorum, eninde sonunda sana bulaşıyor bu huzursuzluklar. Şimdi sana varmak isteyen yolların üzerine yıkıyorum yılbaşı ağaçlarımı ve başka bir yol çiziyorum kendime, başka bir yoldan yine sana varmaya.
Bugün yıldönümü yalnızlığın. Hiç kadar var olmaya çalıştığım günler geliyor aklıma, bir hiç olabilmeyi dilediğim zamanlar… hiç olabilmeyi dilemek zorunda bıraktığın zamanlar demeliyim belki de… Yine de teşekkür etmeliyim, büyüttüğün için beni, baksana sana teşekkür edebilecek kadar olgun ve bir o kadar hayatı bilen bir insan yetiştirdin ellerinle. Ben ki severdim ellerini, yüzünü ve kokunu sevdiğim kadar.
Keşke, yırtmasaydın çocukluğumun sen kokan yalancı masallarını. Yerine bıraktığın temenni dolu sayfaların boşluğu dolardı belki, biraz kokunu bıraksaydın, biraz da sen kalabilseydin senden eksilen yanlarıma… Olmadı diyorsun ya, biliyorum, olmadı, bu gerçeklik uymadı her zaman güzelliğinden bahsettiğim dudaklarının kıvrımına.
bugün yıldönümüm benim… Hayatıma verdiğin o güzel şekilleri beraber sildiğimiz gün. Yerine çizdiğin karalamaları benimle silebilecek kimseyi bulamadım, yanında yatağım olan her duvar nasibini aldı çizgilerinin eğriliğinden. Renkleri cansız ve bulanık bir gerçekliği yansıtıyordu, biraz şekil vermek istedim, biraz düzenlemek; ama yapamadım. İyiden iyiye bulaştırdım yüzüme, alnıma, güldüğümde çıkan çizgilerine yüzümün. Şimdi kirli bir el gibiyim, nereye dokunsam bulaştırıyorum seni.
Bugün yıldönümü bana verdiğin son hediyenin. Merak etme, hiç unutmadım, derin derin kazıdım içime. Ne zaman gitmeye kalksam hayattan, en önce onu koydum valizime, sonra seni, sonrasındaysa taşıyamadım ikinizi. Ağırdınız benim için, ağırlığınızla kalakaldınız. Ne bir adım öteye ne de geriye.
Şimdi boynumda size uzanan bir ip, serseri adımlar atıyorum çevrenizde, birden çekiyorsunuz dizinizin dibine, birazcık yaşamaya izin bile vermiyorsunuz.
Bugün yıldönümü her şeyin, hiçliğin ve kimsesizliğin! Yarınsa doğum günüm benim, seneler sonra yine aynı karanlıkta, iyi ki doğdun diyecekler, iplerimin kopmasını dileyeceğim mumları söndürürken, alkış sesleri dolacak kulaklara, herkes başka bir telaşta olacak ve sizin dizinizin dibine düştüğümü asla göremeyecekler!

Yorumlar

Başa Dön