Sinemanın Yeni Gerçekçi yönetmeni İtalyan Giuseppe Di Santisin Zeytin Ağaçlarının Altında Sükûn Yok! adlı 1950 yılında beyazperdeye aktardığı filmin başlığı ile makaleme başlamak istiyorum
Evet bir süredir zeytinlik alanlarının, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının Maden Yönetmeliğinde yaptığı değişiklikle madencilik faaliyetlerine açılması olayı bilenin de bilmeyenin de konuştuğu bir türlü gündemden düşmeyen konuları arasında yer alıyor
Bir taraf madenler veya termik santraller için zeytin ağaçlarının kesilecek olmasından endişe duyuyor, yasa çıkartıcılar da Sahadaki zeytin ağaçları Tarım ve Orman Bakanlığının izni ve uygun görüşüyle, faaliyet yürütülecek saha ile eşdeğer büyüklükteki yeni bir bölgeye taşınacaktır. Zeytin ağaçların kesilmesi söz konusu değildir. diyor.
Konuyu daha iyi anlamak veya geniş bir perspektifle değerlendirebilmek için olan biteni bilgi olarak önden bir gözden geçirmek icap ediyor.
Şöyle ki: Zeytinlikler evet bu ülkede taşıdığı kültürel, ekonomik ve biyolojik değeriyle Anadolumuzun en önemli peyzajları arasında yer alıyor. Özellikle, zeytincilik faaliyeti Batı Anadoluda halkın ekonomisine büyük katkı sağlarken, bu ağaçlar ekosistem olarak değerlendirildiğinde Türkiyenin Avrupanın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi (Bern Sözleşmesi) ile korumayı taahhüt ettiği birçok omurgalı türüne yaşam alanı sağlıyor.
Mevzuya böyle bakınca zeytin ağaçlarının altında sükûnet yok sanılıyor! Aslında geçmişte yaşanan Somadaki maden faciasındaki ölümlerden sonra Somada kesilen 6000 zeytin ağacını tüm Türkiye biliyor Köylüler, ağaçların kesilmesine engel olmak isteyince, güvenlik görevlilerinin zorbalığıyla karşılaşıyor. Sonrası malûm: Gaz fişeğiyle yaralananlar, ağlayan kadınlar, kelepçelenip tutuklananlar! Danıştay yürütmeyi durdurma kararı veriyor, veriyor ama iş işten geçtikten, 6000 zeytin ağacı acımasızca, hunharca kesildikten sonra! Bade harabül Basra! Yani
İslam dininde zeytin ağacı evet kutsal bir ağaç! Yani biz Müslümanların yüce kitabı Kuran-ı Kerim, bu ağacı ve meyvelerini kutsar, üzerine yemin eder Tîn Sûresinin 1. Âyetinde Allahu Azimuşan: Andolsun o incire ve zeytine.. diye başlar Enam Sûresinin 99. ve 141 âyetleri ile Nahl Sûresinin 11. âyetinde de zeytinden söz edilir. Ama Allahın nurunun kandilinin mübarek bir ağaçtan, ne doğuya ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuştuğunu, Nur Sûresinin 35. âyeti bildirir bize. Kuran-ı Kerimin buyurduğu gibi, zeytin ağacı mübarek bir ağaçtır; Kelâmullahın kutsadığı bir ağaç olan zeytin ağacının halk nezdinde, halk nezdinde bir dokunulmazlığı vardır.
Doç. Dr. Zerrin İren Boynudelik ile Mahmut Boynudelike ait olan Zeytinin Renkleri: Sanat Tarihinde Zeytin İmgesi adında bir kitap okumuştum. Sanıyorum kitap Umur Yayınlarından 2014 yılında piyasaya çıkmıştı. O kitapta da zeytin ağacına, eski çoktanrıcı dinlerde de mitolojik bir ağaç olarak kutsallık atfedildiğinden bahsediyordu. Yani; Antik Yunan dünyasında zeytin ağacı Tanrılar tanrısı Zeusun kendi başından çıkarttığı öz kızı Athena ile neredeyse özdeşleşmiş olduğunu, öğreniyoruz: Zeytin, Athenanın ağacıdır, zeytin ağacının koruyucu tanrıçası da Athenadır. Romalıların da tıpkı Antik Yunanda olduğu gibi, zeytin ağacına Minerva olarak kutsadıkları tanrıçaya benzer özellikler yüklediklerinden de söz açıyor. Görüyorsunuz ki bu ağaç gerek İslam dininde, gerekse öteki tek tanrılı dinlerde de, Tevratta ve İncilde, zeytinin değerinin vurgulandığına ilişkin yazıldığını bilmenizde fayda var.
Diğer taraftan, zeytin dalı biliyorsunuz barışın simgesidir. Zeytin dalını uzatmak, erik dalı uzatmaya benzemez. O bir barış önerisi anlamı taşır. İlhan Berk, Köroğlunda zeytin ağaçları gibi büyüdük bir avluda/Rüstem Bey aklımıza gelir miydi? dizeleriyle, barış ve sükûn içinde geçen bir çocukluğun nasıl yerle bir edildiğini dile getirir. Bedri Rahminin o çok bilinen Önde zeytin ağaçları/Arkasında yâr diye başlayan şiirini de, bir sevda sözü olarak kayda geçirmekte fayda var elbet.
Türkiye coğrafyası bakımından neredeyse toprağın tamamında zeytinliklerin olduğu, çeşitlerinin bolluğu ile bir zeytin ülkesi de diyebiliriz. Evet, bu zeytinliklerde bir sükûn olsun istiyorsak ki artık olmalı, ne yapıldığı, nasıl yapıldığı, neden yapıldığı şeffaf bir şekilde halka anlatılmalı, gösterilmelidir.
Öyle yasayı çıkarttık keseriz, taşırız, yıkarız sonra da yaparız kelamı bu çağın insanını asla tatmin etmeyecektir
Zira şimdiden CHPli bir belediye başkanı sorumluluk alanındaki zeytin ağaçlarının kesilmesini onaylayıp daha sonra zeytin ağaçları kesilmesin diye eylem yaptı bu memlekette
Şaka gibi ama böyle!
İnsanlardan, yöneticilerden, dürüstlük filan beklemek, onların dürüstçe iş yapacaklarını sanmak enayilik bu çağda
Halkın gerçekten uyanık olması, zamanında müdahale etmesi gerekir. Yoksa İBBnin acımadan kestiği 112 ağaç hikâyesine döner durum
Bu işin partisi martisi olmaz Yeşil alanlara, zeytinlere, ağaçlara gereken önemi vermeyi öğrenene kadar millet olarak direnmeye devam etmeliyiz