Yaş mı, Kariyer mi?
Amerikalı Helen Thomas adlı gazeteci, bir basın kuruluşunun Beyaz Saray basın temsilciliğini sıkı durun, tam 1961 yılından bu yana başarıyla sürdürüyor ve yine tamı tamına 83 yaşında !..
Amerikalı Helen Thomas adlı gazeteci, bir basın kuruluşunun Beyaz Saray basın temsilciliğini sıkı durun, tam 1961 yılından bu yana başarıyla sürdürüyor ve yine tamı tamına 83 yaşında !..
Hasan normal bir çocuk gibi büyüdü. Kendisinde olağanüstü bir durum sezilmiyordu. Ancak arasıra dededen kalma kalın eski kitapları güçlükle raftan indirip, karıştırdığını gören babası merakla ne yaptığını izliyor, onun bu işten büyük keyif alması, hoşuna
Konfüçyus’un yaşadığı dönemde (M.Ö. 550’li yıllar) bir çok kişi, uzmanlık dallarında yapacak iş bulamadıklarında, öğretmen olurlardı. (90 Dakikada Konfüçyus, Paul Strathern, sy.28, Gendaş, 1.basım, Ekim 1997 İst.)
Şair, şiir atına binmiş bir jokeydir; nasıl ki, jokey her yarışı kazanmak ister, şair de kaleme aldığı her şiirin bir öncekinden daha mükemmel olmasını ister.
Şimdi senin çalışma masana oturmuş, sana hitap etmeyi düşündüğüm satırları karalamakla meşgulüm. Bunu duyar duymaz tepkinin ne olacağını gayet iyi biliyorum: “Aman babaaa, gene benim odamı mı buldun, yazmak için?
Şiir yoğunluktur. Eğer şair bu yoğunlaşmayı sağlayamamışsa, şiir ondan uzaklaşır. Çünkü şair, şiirin özsuyunu bulamamış demektir.
Kalemle uğraşanlar yazının verdiği acıların neler olduğunu yeterince anlatabilse, bugün herhalde bir çoğumuz bu vadide yol almazdık.
Belleği zayıf bir toplum olduğumuz söylenir durur. Eğer sahip olduğumuz değerlere ilişkin bilgileri zamanında ve düzenli olarak kayda alabilseydik; bugün yaşadığımız bilgi fukaralığının yarattığı kargaşayı daha az hissedebilirdik.
\*Hayat, bize meydan okurken beklemez. Hayat, geriye bakmaz. Bir hafta, alınyazımızı kabul edip etmemeye karar vermemize bol bol yetecek bir zamandır.
Doğrusu bu ya, konu demokrasi olunca, yıllarca çaba harcadığımız ama bir türlü ciddi anlamda kökleştiremediğimiz bu çetrefilli konuyu nasıl anlatmalıyım, diye düşündüm. Yurtdışı deneyimlerimi burada sergilemenin zamanı geldi dedim, içimden.
„Ne kitap ne yazı ne düşünce/Yalana pey sürülen bir ülkede bitmez gece/Anladık sonunda cümlesi boş“(7) diyor, Cahit Tanyol bir şiirinde.
Sistem ne kadar iyi olursa olsun, ona inanmayan öğretmeni verimli çalıştıramaz. Öğretmen isterse sistemi çalıştırır, ama sistem insanları zorla çalıştıramıyor. O nedenle öğrenci odaklı eğitim anlayışını da, her ortamda bıkmadan usanmadan anlatmalıyız.
Ekran başındaki öğrencilere, fırsattan yararlanarak konuyla ilgili bazı sorular yönelttim. İlk sorduğum:
..ev ödevlerinin çok sayıda başka işlevi vardır. Öğrenciler bir konu üzerinde yoğunlaşmayı ve bir soruyu kendi başına çözmeyi öğrenirler.
Eski bir demiryolcu çocuğu olarak babamdan, cumhuriyetin zor yıllarında demiryollarının tamir ve bakımında yaşadıkları zorlukları dinlemeyi çok isterdim. Ama bir ailenin ondördüncü çocuğu olmak bana bu ayrıcalığı tanımadı.
„Güzel şiirin yitmeyeceğine inanmıştım bir kez. Bir şiir kendi gücüyle yaşayamıyorsa kitaplarda isim kalabalığı olmak neye yarar diye düşünüyordum.“
Sever, över, öğretir, öğrenir, gevezelik eder, sızlanır, can sıkar, güler, yaşar, yönetir, koşar, dayanır,
„- Kim o?“, diye seslendi. Sesi titrekti. Günlerdir süren bir gerginliğin ardından ilk kez kapısı çalınıyordu
Almanya’nın Fransızlar tarafından işgali karşısında, halkın coşkulu milliyetçi savaşkan havasına katılmadığı gibi savaş ve kahramanlık şiirleri de yazmamış, ayrıca oğlu August’u savaşmaya göndermemiştir.
Elif’se o güne kadar hep hayalini süsleyen üniversite sınavıyla haşır neşirdi. Evin tek kızıydı. Ailesi onun liseyi bitirip, üniversiteye gitmesine itiraz etmemişti. Ancak o, aynı zamanda ailesiyle tütün kırmak zorundaydı.
Kendini nasıl anlatır ki insan… Oturup yazılmaya kalkılsa, her edebiyat işçisinin yaşamı kalın bir roman olur. Ben bunu zaman zaman yazdığım denemelerde ve şiirlerimde yansıtmaya çalışıyorum. Yapıtlarımı izleyenlere küçük birer ipucudur; söylenen her bir sözcüğümüz, tümcemiz..
Kendimi şiirde ilk keşfedişim beni aynı zamanda büyük bir hayal kırıklığı yaşattı ve düzene yenik düştüm. Yol göstericim de yoktu yanımda; düzene isyan edeceğime, şiire küsüp öyküye yöneldim. Bütün bu yaşananlar ortaokul dönemime rastlar.
Yine bir gün düzen beni aldı, bir sonbahar yaprağı gibi Aydın Dağlarının zirvesine fırlattı. Yıl 1981. Ve beni yeniden hayata bağlayan sihirli gücün şiir olduğunu orada anladım. O gün bugündür, can yoldaşım, arkadaşım, sırdaşım ve en büyük sığınağımdır ŞİİR!
İnanıyor ve haykırıyorum; şiir mabedinde yanmayan hiç kimse, ben buyum, ben şuyum diyemez. Tek inancım, ömrüm oldukça yazmaya, gerekirse yazdırarak da olsa şiire ihanet etmeyeceğim.
Aydın’ın İncirliova ilçesinde, ‘53 yılının Ocak ayında, bir Kova erkeği ve sevgili annemin tek eşinden 14. yavrusu olarak dünyaya gelmişim. Babam ve annem ümmiydi. Okul yüzü görmemiş bir ailenin ilk üniversite mezunu olarak kutsal öğretmenlik uğraşımı resmi düzeyde ‘99 yılına dek sürdürdüm.
Halen özel sektörde işimden arta kalan zamanlarda, öğrencilere Türkiye’nin hemen her noktasında şiir dersleri veriyorum, gönüllü. Yeni Türk şiirini mevcut Türkçe ve Edebiyat kitaplarından öğrenemeyen gençlere yeni Türk şiirinin kapısını aralamaya çalışıyorum. İnanın bu çalışmalarda şiir adına öyle ilginç olaylara tanık oluyorum ki, gözyaşlarınızı inanın tutamazsınız.
Tüm uğraşlarımdan edindiğim çok önemli bir gerçeğin altını kalınca çizmek istiyorum: ŞİİR ÖYLESİNE SİHİRLİ BİR ANAHTAR Kİ, AÇMADIĞI BİR KAPIYI GÖSTEREN HENÜZ ÇIKMAMIŞTIR!
Bugüne dek, bir çok edebiyat dergilerinde şiir, deneme, öykü, inceleme, gezi , anı yazılarımla yer aldım. ‘90’da Ödemiş EFE dergisi yöneticiliği, Almanya’da Almanca yayımlanan GEMEİNSAM adlı yayının sorumluluğunu yaptım. Almanca şiir, öykü denemelerinin yanı sıra yurda döndükten sonra da Almancadan Türkçeye şiir kazandırma çalışmalarımı yayımladım. ‘90’da “Nasıl Çalışalım? Nasıl başaralım?” adlı çalışmam M.E.B.ca tavsiye edildi. Egebank tarafından 3000 adet basıldı. ‘98’de ilk şiir kitabımı Sivas’ta yakılan 37 güzel insana adadığım için yalnızca 37 şiir içermektedir.
Evliyim. Eşim de emekli sınıf öğretmeni olup, bir oğlum ve bir kızımla beraber yaşamımızı renklendirmeye çalışmaktayız.
Ödemiş
Mayakovski, Cemal Süreya, Sabahattin Ali, Cahit Tanyol
Kendime benzemeye çalıştım hep...