Fısıltılar
Bardağı eskiten ölüsu!..
Zamanı kemiren ölüsandalye!
Düş ve hayalin dişleri arasında sıkışıp kalmış ölübattaniye!
Sahibinin beynine her gece bir din gibi iniveren ölüsır!
Bardağı eskiten ölüsu!..
Zamanı kemiren ölüsandalye!
Düş ve hayalin dişleri arasında sıkışıp kalmış ölübattaniye!
Sahibinin beynine her gece bir din gibi iniveren ölüsır!
Aysa, hiçbir şey demeden ağaçtan inmiş. Resal’a yüzünün ışığını ve gülümsemesini bırakarak oradan uzaklaşmış. Resal, bu rüyadan çok sonra uyanmış. Gün akşam olmuş. Yol belirsiz, iz kalmaz olmuş.
Bar, hafif loş ve soğuk. İlkbaharın başındayız. Yüzün menekşe kadar mor. Balerin oldun, içimin gürültülü parkında. Eteğinde, asi çocuklar eğlenip durdu. Döndüler seninle…
Lanetin akustik prensesi bir hancı edasıyla baldırlarıma dokundu. Etim yarıldı. Kanım titredi. Sen tüyün duyumsamadaki repertuarını ezberlerken; benim, doruklara olan inancım, mağaraya olan imgeleme gücüm arttı.
Zaman. Tanımak İçin zaman gerek, her şeyi ve herkesi.
Doğdum, şekil aldım. Arındım, sonra yeniden giyindim.
İmge, ritim ve akustik bir tını, hepsi bu..
Bir çok yazar, senarist, müzisyen, masal anlatıcısı...
Saklı kalsın.