Vildan Sevil

Tek İstekleri Konaklamak ve Doyunmaktı... Oysa...

“Kendim için istiyorsam, namerdim” diyerek ikiyüzlülük yapmayacağım. Kendim için istiyorum. Çünkü sen, ben’sin; ben sen’im sevgili okur. Hep birlikte göklerin mavi, gri bulutlarıyız.
Hep birlikte; su, toprak, gök, mineral, bitki ve ağaç ve siyanür ve benzin ve ateşiz... Akıl almaz, kan dökücü silahlarız biz... Bebeleri bile

Şaşıracak Ne Var Bunda?.. Gözyaşlarının Tadı Başka Başka Olur

Biliyor muydun?... Meşeler, çok güçlüdür. Kökleri, toprağın derinlerine iner ve yayılır. Meşenin bu derinliğe doğru dalışını ve çeperlere açılımını aynı esirgemezlikle kucaklar toprak... Ve ağaç, büyük bir güvenle birleşir toprakla. Güven duymadığı peliti, toprak istemez; pelit güven duymazsa, sereserpe veremez kendini toprağa.

Ant Olsun ve Şart Olsun ki Umursamayacağım!.. Nerde Benim Şu Cımbızla Ayna?..

Allah sizi inandırsın, körkütük aşık olup dişiyi gözlerini kırpmadan kesmekten, tavuğu, ciğeri gözü görmez olan erkekler gördüm. Dişi, afiyetle tavuğa gömülmüş yerken, öylece, kıpırdamadan izleyen erkekler... Bir tanesi, benim Kömür’dü. Hem de ilk aşkıydı bakir Kömür’ümün... Karı da kart ve çirkin bir şey, iyi mi?... Eh, gönül bu,

İzedebiyat Üyelerine Açık Mektup: Koşun, Face Dayatmasına Karşı Durun!..

Herkesin kendi köşesinde, ağlayan sızlayan şiirler, yazılar yazması neyi çözer?... Sürekli, tümleşmek bilmeyen bedenlerin ve tinlerin sesiyle inler durur şiirler, yazılar... Ya da terkedilmişlik dalgalarının, yalnızlığın, tuşları kopartan tsunamileriyle uğraşıp dururuz. Sanat, bunlarla doymaz ki hanımlar ve beyler... Doymaz...

Cumhuriyetin Rövanşı Ya da Şeriata Doğru Adım Adım Mı?..

Eleştiri gerektirecek pek çok düzenleme ve uygulamalara karşın, cumhuriyetin yerine, bugün yönlendirildiğimiz gelecek nedir? Yerine konulmak istenen rejimin adı ne olursa olsun, o rejim bizi, adalete, özgürlüğe, eşitliğe, mutluluğa mı götürecektir?
Libya’nın yeni yönetimine, Kaddafi'nin İslamcılığı yetmedi. Şeriat yasalarıyla yöneteceklermiş. ABD'ye de yeni yönetimin şeriatı YETMEDİ.

İzedebiyat Yönetimine ve Üyelerine Açık Mektup

İzedebiyat, gerçekten, demokratik işleyişin egemen olduğu, kariyer ve erk hastalığının bulunmadığı nadir örneklerden biri, benim ulaşabildiğim şu sanal dünyada. Ayrıca, editörlerin kılıç kullanmasına gerek kalmadan, insanların huzur içinde yazdığı ortamların yaratılabileceğinin, bunun korkulacak bir şey olmadığının da bir örneğidir İzedebiyat.

Şehitler, Deprem, 147 Uluslarüstü Şirket, Libya ve Ey İnsan!..

Arap baharları, Kürt sorunsalı, savaşlar... Ölen çocuklarımız... Hepsi... Her şey... Ne için?...
147 uluslar ötesi/üstü şirketin ve işbirlikçilerinin bitmek tükenmez aç gözlülükleri ve kârları için...
Para... Paranın gücü...
Para, karşı devrimciyi devrimci, şeriatçıyı ileri demokrat; diktatörlüğü demokrasi, kullanılıp atılmış ya da yeterince

Dolunayda Uyku Tutmaz

Gözlerimi göğe diktim. Hera’yı aradım. Belki yardımıma koşardı; kadının, doğumun ve ihanetlere öfkenin Tanrıçası, neler olup bittiğini anlatırdı bana. Belki Afrodit’i yollardı yardımıma. Şaşkın, yorgun sesimle çağırırken onu, lirinin tınıları arasında Safo’nun sesi çalındı kulağıma. O da Afrodit’e yakarıyordu:

Yoldaş General Nereye?.. Daha Karpuz Keseceğdik Yahu...

Sevgili okur, bu ülkede, bir gazete var. İlk çıktığında hiç bitip tükenmeyen özlemimle, özgür basın arayışında olan ben “Acaba yeni bir soluk mu?” deyip hemen almış, okumuş, bir süre sonra da fena halde güdülmek istendiğimi anlayıp feryat figan bırakmıştım. Bırakmıştım da derdimi kimseye anlatamamıştım. Sakalım yok ya...(Şimdi de

Ahtapotun Kollarında Bir Adam

O, görmüyor, duymuyor , bilmiyor. Öylece oturuyor. Yatağın iki yanında, çeşitli sıvılarla dolu şeffaf torbalar, yüksek metal askılarda. Hortumlar, hortumlar...Sıvılar vücuda akıyor, oradan aşağıda asılı duran başka torbaya boşalıyor.

Postmodern Tanrıça Angelina

Brad, çocuğunun anası, sevgilisi Angelina’yı aldattı. Aşklarıyla ünlü çağdaş Afrodit Angelina geri kalır mı?...Tuttu, lezbiyen ilişkilerini basına anlattı. Diğerleri cabası. O, postmodern bir tanrıçaydı.

Bir Akşamüstü Çağrışımları

Sahile indim. Suadiye yönüne doğru yürüyorum. Güneş arkamda, ters yöne, Moda Burnu’nun üstüne yürüyor. Güzelim Marmara’ya sereserpe serilmiş en az iki bin yaşındaki Prens Adaları. Kim bilir hangi iktidar savaşlarıyla sürgün edilmiş prenslerin diyarı. Marmara’nın, yeşilleri giderek azalan, iki bin yaşındaki yakışıklı delikanlıları.

Benim Güzel Şiirlerim ve Şiirde Eytişim// Yazınsal Yaratı Üstüne Fikir Uçuşmaları (Iıı)

Çünkü, çiçek, böcek, göğün mavisi, derenin şırıltısı, yaprakların hışırtısı, erguvanlar, bitip tükenmez yarım aşklar, deniz ve dalgalar, kır çiçekleri, içki şişeleri, şişelerin dibi, dibinin dibi/camın içi, martılar...Hayır, tüm bunlar, ozanın özündeki sınırsızlığı doyuramayacaktır. Sınır, ozanın doğasına aykırıdır.

Başa Dön