Sistem İçin Tehlike Konumuna Gelen Mursi'yi Nasıl Götürdülerse Erdoğan'ı da Öyle Götürecekler

İç politikadaki gelişmelere verilen sert tepkiler, muhalefete tahammülsüzlük, basın karşısında izlenen sert tavırlar ve sansürcü yasakçı politikalar, AKPnin dışarıda yaşadığı mağlubiyetin iç politikaya yansımasından başka bir şey değildir.

yazı resim

Mısır da şeriat ve askeri darbe arasında tercih yapmak zorunda bırakılan halk kitleleri sonu belli olmayan bir kargaşaya sürükleniyor.

Ancak biraz gerilere gidersek bu halk kitlelerinin Arap Baharı adı altında bir ayaklanma başlattığını ve bu ayaklanma neticesinde devreye giren askeri güçlerin desteği ile kırk yıllık Mübarek rejimi yıkılırken yoksul halk kitlelerinin elinden çalınmış bir devrimi de görürüz...

Emperyalizm, birçok politikacının iddia ettiği gibi bu halk kitlelerinin ayaklanmasının arkasında ki güç değildir. Ama emperyalizm, baskıdan, yoksulluktan bunalan ve Mısır da ayaklanan halk kitlelerinin başkaldırı hareketi üzerinden kendi lehine sonuçlar çıkarmasını beceren bir potansiyele her zaman sahip olmuştur.

Dikkat Edelim, Mübarek de bir darbeyle devrilmiştir. Mursinin seçildiği seçimde Mübareğin seçime girmesi yasaklanmıştı. Yani Mursi hiç de demokratik olmayan koşullarda aday olmuş ve katılımın % 41 olarak gerçekleştiği bir seçimde, kullanılan oyların %55ini alarak seçilmiştir.

Darbelerin, toplumların sosyal, siyasal yapılarında yaratığı tahribat yalnız askeriyenin yönetimi el geçirmesiyle yapılmaz. Nasıl bir dönem 12 Eylül darbesi ANAP iktidarına zemin hazırlamışsa Mübareğin iktidarı karşısında yapılan askeri müdahale de Müslüman Kardeşlerin iktidarına zemin hazırlamıştır.

Anlayacağınız Mursi, kısa süren iktidarı boyunca ABD nin Mısır iktidarındaki temsilcisiydi. Mısır da Mursiye karşı yapıldığı söylenen son askeri darbe de Mursiye karşı ayaklanan yoksul halkların şerrinden(!) SİSTEMİ ve Mursiyi korumak için yapılmıştır.

Sokakları Mursi karşısında dolduran milyonlar, Mursi nin iktidarını sallıyordu. Bu ayaklanan kitlelerin kararlı bir şekilde meydanları dolduruyor olması sistemi de zora sokuyordu.

Kısacası ABD ya Mursi den vazgeçecekti ya da Mısırdaki sistemi tümüyle kaybedebilirdi. Ama Mursi, onu var eden ABD emperyalizmini ve müttefiklerini hiçe sayarak bizim Türkiyedeki Ergenekoncular gibi boyunu aşan işlere kalkıştı. Gitmemekte direndi ve efendisine karşı direnmenin ne anlama geldiğini 40 yılı aşkın süredir ABD nin denetiminde işlev gören Mısır ordusunun kararlığını görünce öğrenmiş oldu.

Mursinin kardeşi Tayyip Erdoğan için de durum çok farklı değil.
Suriyede Esadın tahmin edilenden inatçı ve kararlı bir duruşa sahip olması

Bu süreçte çok güvendikleri Mısırda Müslüman Kardeşler yönetiminin askeri darbeyle devrilmesi
Tunus ta El-Nahda hareketinin zor günler yaşıyor olması

Ortadoğuda Alt Emperyalist emeller besleyen AKP iktidarının dış politikada yenilgi üstüne yenilgi alması...

Bütün bu gelişmeler, Erdoğanın Ortadoğuda üzerinde güvenle yürüyebileceğine inandığı zemini bataklığa dönüştürmüştür..

Erdoğan'ın Mısırdaki askeri darbeye bu denli öfkelenip darbeyi destekleyen ABDyi hiçe sayan tepkiler vermesi, onu var eden ana damarları koparmaya başladığının verileri olarak karşımızda durmaktadır . Yani Mısırda Mursi nin başına gelenin Erdoğanın başına gelme ihtimalinin gittikçe artığını göstermektedir. Kanımca hırçınlaşmasının temelindeki nedenler bunlardır.

Ortadoğuda süregiden başarısızlık ister istemez iç politikaya da yansımaktadır. Özellikle Suriye planlarının gerçeğe dönüşmemesi AKP hükumetini dış siyaset alanında sıkıştırmış ve bu sıkışıklık onu içeride daha saldırgan hale getirmiş, sanki gücünü içerdeki baskıyı arttırarak kanıtlama yoluna gitmiştir.

İç politikadaki gelişmelere verilen sert tepkiler, muhalefete tahammülsüzlük, basın karşısında izlenen sert tavırlar ve sansürcü yasakçı politikalar, AKPnin dışarıda yaşadığı mağlubiyetin iç politikaya yansımasından başka bir şey değildir.

Gezi Parkı protestolarının gündeme geldiği süreçle, AKP nin Suriyede ve Ortadoğuda bataklığa saplandığı dönemin denk gelmesi bir tesadüf değildir. Tamamıyla dış politikanın iç politikaya yansıması sonucunda gelişmiştir. Ortadoğu da karizması çizilen Erdoğan, gücünü kanıtlamak için arttırdığı baskılarıyla ve dayatmalarıyla iç politikada da karizma kaybına uğramıştır

En önemlisi ABD ve onun işbirlikçisi Türk burjuvazisi Erdoğanın bırakacağı yerden sürdürülecek yeni politik arayışlara girmiştir. Diğer taraftan, Ortadoğudaki yenilgi, AKP ile iktidar koalisyonunun en önemli bileşeni Gülen cemaati arasında yaşanan tepişmeyi daha da kızıştırmıştır.

Tahminim %50 üzeri oy almış bir başbakandan mağdur yaratmamak için önümüzdeki yerel seçimlerde AKP nin oy oranı %40 ların altına çekilip Erdoğan ve partisi cumhurbaşkanlığı seçimine denk gelecek bir erken seçime zorlanlanacaktır.
Çünkü bunca yanlış strateji ve yenilgi sonrası iktidarın hiçbir politik söylemi güven verici ve inandırıcı olmayacaktır. Halk nazarında bu denli güven kaybına uğramış bir iktidarın, egemenler açısından sistemi tehlikeye sokması büyük olasılıktır. Ondandır ki Erdoğanın defteri, bizzat emperyalist güçler veya Türkiyenin egemen güçleri tarafından dürülecektir.

Türkiye demokrasi güçlerine düşen ise bugün itibariyle Mursi ve ordu arasında bir tercih yapmak değil, Mısırda yılardır yoksul halk kitlelerini açlığa sefalete mahkûm eden bu sistemin toptan değiştirilmesi için mücadele eden kitlelerin yanında durmaktır. Ancak o zaman ayaklanan halk kitlelerinin mücadelesi ve bu mücadele içinden çıkabilecek sonuç müsbet bir sonuç olacaktır. Aksi takdirde ABD emperyalizminin ve Mısırdaki sistem koyucularının yaratığı kısır döngü içinde dolanıp dururuz.

19.08 2013
Salim Diyap

Başa Dön