..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Gerçek bir sevgide diðer insanýn iyiliðini istersin. Romantik sevgide diðer insaný istersin. -Margaret Anderson
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Nur Gayretli




30 Ocak 2005
Gizemli Mavi  
Nur Gayretli
"Konu kýzý Mavi Þahinel." Faruk Þahinel duraksadý. Bu adý duymayalý o kadar çok olmuþtu ki. Kalbine yýllar önce gömdüðü acýsý yeniden alevlendi, gözyaþlarý halinde gösterdi kendini...


:CCDC:
Gizemli Mavi

“Þu fotoðraf makinenle ilgilendiðin kadar derslerinle de ilgilensen ne kadar güzel olurdu, deðil mi?” dedi Can’a sinirli bakýþlar atarken annesi. Aslýnda annesine göre de Can iyi bir fotoðrafçýydý ama yine annesine göre, bu ikisini; fotoðrafçýlýðý ve öðrenciliði beraber götürememesi onun tek kusuruydu.

Can fotoðraflara ve fotoðrafçýlýða ilgi duymaya on yaþýndayken baþlamýþtý. Þimdi ise on yedi yaþýnda usta denebilecek kadar iyi bir fotoðrafçýydý. Fotoðraf makinesini de yanýnda taþýrdý her zaman. Özellikle yaþadýðý bu þehirde, herkesin kendi derdiyle meþgul olduðu bu kalabalýk þehirde, deðiþik insan ve þehir manzaralarýný çekmekten çok hoþlanýyordu. Bu deðiþik kareler ona yarýþmalarda birincilikler getirmiþti.

Ýþte þimdi de evde “fýrtýna öncesi sessizliði” yaþandýðýný düþünerek fotoðraf makinesini sýrt çantasýna koydu ve kendini sokaða attý, “Belki deðiþik kareler yakalarým.” diye.

Otobüs duraðýna yönelmiþti ki, bir þey fark etti: Otobüs duraðýnýn önüne dizilmiþ insanlarýn hepsi, anlaþmýþ gibi, kollarýný göðüslerinde birleþtirmiþlerdi. Tabi Can bu yarý komik, yarý ilginç manzarayý atlamadý ve fotoðraf makinesini çýkarýp bu görüntüyü ölümsüzleþtirdi. Sonra o da duraða gelince, bekleyen ve kollarýný göðüslerinde birleþtirmiþ insanlarýn oluþturduðu sýranýn sonuna geçti ve o da diðerleri gibi yaptý. Beklemeye koyuldu; acaba bir insan, tek bir insan bu komik ve ilginç manzarayý fark eder mi, diye. Ama insanlar o kadar kendi hallerindelerdi ki! Sadece önlerine bakýyorlardý. “Küçük güzellikleri kaçýran ne kadar insan var, yazýk!”diye geçirdi içinden ve gelen otobüse atladý.

Bir süre gittikten sonra otobüsten indi ve her zaman makinenin filmlerini verdiði fotoðrafçýya yöneldi. Çünkü duraktaki insanlarý çekince baþka pozu kalmamýþtý. Fotoðrafçý onu tanýdýðý için hemen fotoðraflarýný veriyordu ona. Biraz bekledikten sonra dükkandan fotoðraflarýyla çýkýp karþý parktaki banklardan birine oturdu. Çýkarýp fotoðraflarýna bakmaya baþladý. Þehrinden görüntüler: Gün batýmýnýn güzelliði, bugün duraktaki gibi ilginç insan manzaralarý ve niceleri… Tekrar tekrar bakýyordu ki, bugün çektiði fotoðrafta, çekildiðinin farkýnda, insanlarýn arkasýnda kemanýyla belli belirsiz görünen, güzel bir kýz fark etti. Bir süre kýza baktý. Onu ilk fark ettiðinden beri içini bir sýcaklýk kaplamýþtý. “Kendine gel Can Þahinel…!” diye geçirdi içinden. Sonra diðer resimlere bakmaya baþladý bir kez daha. Bu kez fotoðraflarý en ince ayrýntýlarýna kadar inceliyordu -hatasýz olmalýydýlar-. Diðer fotoðraflarda da yani diðer her fotoðrafýnda da bu güzel kýz vardý! Bazen büfenin yanýndaki aðaca yaslanmýþ, bazen bugünkü gibi durakta beklerken… Ama her fotoðrafta da tam objektife bakýyordu. Can’ýn çektiði fotoðraflarda tam objektife bakan, çekildiðinin farkýnda insan yok denecek kadar az olurdu. Ayrýca bu kiþiler her fotoðrafta yer almazlardý zaten. Bu kýz bayaðý kafasýný kurcalamýþtý Can’ýn.

Banktan kalktý ve öylesine yürümeye baþladý. Çünkü fotoðraflardaki bu gizemli ve güzel kýzý, onun her fotoðrafa nasýl girdiðini düþünüyordu sürekli. Eve gidince bu yaþýna kadar çektiði tüm fotoðraflara bakmaya karar verdi. Bu düþüncelerle bedeni onu otomatik olarak duraða yöneltmiþti.

Eve gittiðinde hala kýzý düþünüyordu ve odasýna girdiði gibi her yaþ için ayrý ayrý hazýrladýðý fotoðraf dosyalarýnýn tamamýný yere döktü. On, on bir, on iki… Hepsine teker teker baktý. Onlarda yoktu. Kýz sadece on yedi yaþ –yani Can’ýn þu an içinde olduðu yaþ- dosyasýndaki fotoðraflarda vardý. Buradan bir þeyler çýkaramayacaðýný anlayýp sinirle dosyalarý yerlerine koydu ve kendini koltuðuna atýp düþünmeye devam etti.

Artýk tüm iþi gücü bu kýz ve fotoðraflarýnda nasýl olduðuydu. Okulda da, her yerde de bunlarý düþünür olmuþtu. Sýnýfta dersleri dinlemiyor, Atatürk’ün Samsun’a çýkýþýnýn seksen beþinci yýlýný kutlayacak öðrencilerin bir haftadan beri olan bahçede yaptýklarý çalýþmalarýný izliyordu. 19 Mayýs’a iki gün kalmasýndan dolayý hýzlandýrýlan bu çalýþmalarý, derslerden kaçýþ yolu olarak görüyor, dersi umursamayýp dýþarýyý izliyordu.


Günler böyle geçerken bir gün arkadaþlarýyla, okul çýkýþý, yürüyorlardý. Can’ýn kafasý yerdeydi, önüne bile bakmadan yürüyordu. Arkadaþlarýnýn onun bu dalgýnlýðýna takýlmalarýna hiçbir tepki göstermeden yürürken, birine çarptý. Kafasýný kaldýrýp tam basit bir “Pardon.” diyecekti ki dili tutuluverdi gördüðü karþýsýnda. Çarptýðý oydu, çarptýðý o kýzdý! Hiçbir þey yapamadý bir an. Þaþkýndý, bu kadar yorgunlukla bir de þaþkýnlýðý birleþince afallamýþtý. Kýz gülümsedi ona ve hiçbir þey söylemeden yoluna devam etti. Beraber yürüdüðü arkadaþlarýndan biri “Hey niye durdun uyuyan güzel?!” diye baðýrdý önünden. Can aldýrmadý ve kýza dönüp “Pa-pardon…” diyebildi. Ama hemen arkasýndan “Adýnýz nedir?” diye sordu. Çok kabacaydý, kabul, ama öðrenmeliydi. Arkadaþlarý kýzý görmüyor olmalýlardý ki, sadece durduðunu zannediyorlardý. Kýzdan çok derinlerden, belli belirsiz bir ses geldi yanýt olarak “Mavi… Mavi Þahinel.” diye. Hemen sonra kýz ya da Mavi hýzlýca yürümeye devam etti. Þaþýrtýcý bir þekilde normalden kýsa sürede kayboldu. Çok hýzlý yürüyordu herhalde, dedi Can kendi kendine. Can’ýn biraz önünde bekleyen, bu sefer diðer arkadaþý “Kiminle konuþuyorsun, gerçekten ayakta rüya görüyorsun sen ya! Eve git ve iyi bir uyku çek bence.” diye seslendi. Can arkasýný dönüp arkadaþlarýna katýldý ve “Görmediniz mi, kýza çarptým.” dedi. Diðerleri birbirlerine bakýp gülümsediler. “Ne kýzý ya?” dediler yürürken. Can alelacele birer “Hoþçakalýn” dedikten sonra onlardan ayrýldý ve sokaklarýna girdi. Kafasý çok ama çok karýþýktý.

Mavi’yi nasýl bulacaðýný, onunla nasýl iletiþim kuracaðýný, onu nasýl bir daha göreceðini düþünüyordu ki, aklýna internetteki arama sitelerinden birine Mavi Þahinel yazýp araþtýrmak geldi. Normal bir insan -her resme nasýl girdiðini saymazsak-, olarak düþündüðü Mavi’yi bu þekilde bulamayacaðýna neredeyse kesin gözüyle bakýyordu ama içindeki onu bir daha görme arzusunu ve “Ya çýkarsa?” düþüncesini atamadý ve bilgisayarýný açtý.

Hemen internete baðlandý, aklýnýn bir köþesindeki arama sitesine girip “Mavi Þahinel” yazdý. Bekledi heyecan içinde… Ýçinden onu böyle bulamayacaðýný söylüyordu ama çok küçük bir umut ýþýðý da vardý ya… Beklemediði oldu… Önüne Mavi Þahinel isminin yer aldýðý birkaç site çýktý. Öylesine herhangi birine týkladý. Karþýsýna 04.05.1985 tarihinin yazdýðý bir haber çýktý. Okumasýyla donup kaldý:

“2 Mayýs’ta acýmasýzca öldürülen ünlü iþadamý Faruk Þahinel’in kýzý Mavi Þahinel bugün topraða verildi. Katilin kim olduðu halen bir sýrken, iþadamý Faruk Þahinel ‘Bu konuda Türk Polisine ve adaletine güvenim sonsuz.’ diye konuþtu…”

Can bir an bunun o olmadýðýna inanmak istedi ama bu düþüncesini yalanlýyordu gördüðü fotoðraftaki kýz. Bugün çarptýðý kýzýn ta kendisiydi.

Can kendini uyuþmuþ hissediyordu. Bu kýz ölü müydü þimdi? Ama nasýl… Bu kýz… Ölü bir kýzýn fotoðraflarýna girmesi inanýlmazdý. Peki soyadý? Can’ýn soyadýyla aynýydý. Can bu ayrýntý üzerinde basit bir soyadý benzerliði diyerek fazla durmadý.

Bu gerçeðe az da olsa alýþýnca –aslýnda beyni hala inanmayý reddediyordu- bu konuda baþka haberlere bakmak istedi. Bir diðerine týkladý. Bu da nasýl ve nerede öldürüldüðüyle ilgiliydi:

“Çok iyi bir kemancý olan, iþadamý Faruk Þahinel’in kýzý Mavi Þahinel, gittiði keman kursu çýkýþý kaçýrýldý. Cesedi iki gün sonra bulunan Mavi Þahinel’in keman hocasý Baran Alkan, Mavi’nin kaçýrýlmasýna kendisinin de çok þaþýrdýðýný ve üzüldüðünü söyleyip ekledi ‘ Mavi kimseyle sorunu olmayan kendi halinde bir kýzdý. Ona niye böyle bir þey yaptýlar aklým almýyor.’

Bu konuda araþtýrmalar hala sürüyor. Þu an polisin elinde sadece bir parmak izi bulunmakta…”

Can bunu da okuduktan sonra daha fazlasýný kaldýrabilecek güç bulamadý kendinde ve bir þeyler atýþtýrýp dinlenirken fotoðraflara bakmaya devam etmek için masadan kalktý. Eline gelen herhangi bir yiyeceði aldý ve odasýna çekilip fotoðraflarý çýkardý. Mavi tüm gizemli güzelliðiyle karþýsýndaydý yine. Ama bu sefer dalmayacaktý.

Mavi’nin fotoðraflardaki yüz ifadesine, fotoðraftaki görüntüsünün orada ne yapýyor olduðuna dikkat etti. Normal görünüyordu ilk bakýþta ama dikkatli bakýþlar onun bir þeyler anlatmaya çalýþtýðýný fark edebilirdi. Mavi her fotoðrafta olduðu gibi tedirgin bakýyordu, sýrtýnda kemaný vardý. Can’ýn elindeki bu fotoðrafta büfenin yanýndaki aðaca yaslanmýþtý. Baþýnýn sað yukarýsýnda, aðacýn üzerinde bir tabela vardý. Can bir süre inceledi. Durmadan düþünüyor, deðiþik fikirler geliyordu aklýna. Sýrtýnda bir keman, aðaca yaslanmýþ bir kýz… Aklýna gelen önemsiz diye düþündüðü bir fikir yüzünden baþka fotoðraflara baktý. Belki de fikri o kadar önemsiz deðildi. Aradýðýný bulmuþtu çünkü. Mavi her fotoðrafta kemanýylaydý. Kemanla ilgili bir þey anlatýyor olamaz mýydý?

Sonra diðer fotoðrafa döndü. Yine kemanýyla güzel kýz, aðaç, aðacýn üzerinde bir tabela… Can bu kez aðacýn üzerindeki tabelaya baktý. Þunlar yazýlýydý: Baran Alkan Keman Kursu Tel… Vs... vs… Her fotoðrafta kemanlý ölü bir kýz, keman hocasý… En sonunda aradýðýný bulmuþtu.







“Faruk Bey ben bugün biraz erken çýkabilir miyim?” demiþti sekreter. Faruk Bey izin vermiþti sekretere ve þu anda inatla çalmaya devam eden telefona direkt kendisi cevap vermek zorunda kalmýþtý.

“Alo?” dedi yorgunca. Genç bir ses önce kendini tanýttý:

“Ben Can Þahinel. Faruk Bey ile görüþebilir miyim?” Yorgunluðun verdiði sabýrsýzlýkla,

“Ne vardý?” dedi biraz kabaca, adam. Ondan sabýrsýz davranarak Can hemen konuya girdi, karþýsýndakinin kim olduðuna önem vermeden:

“Konu kýzý Mavi Þahinel.” Faruk Þahinel duraksadý. Bu adý duymayalý o kadar çok olmuþtu ki. Kalbine yýllar önce gömdüðü acýsý yeniden alevlendi, gözyaþlarý halinde gösterdi kendini. Elinin tersiyle dolan gözünü silerken, bu saatte, bu konuyu konuþmak isteyen de kim diyordu kendi kendine. Uzun süre ses vermediðinden karþýdan tekrar sabýrsýz bir “Alo?” ve “Konu kýzý Mavi Þahinel ve acil!” sesi geldi. Bu ses Faruk Þahinel’i düþüncelerinden kopardý.

“E-evet. Benim. Lütfen konuþun. Bunca yýl sonra… Dinliyorum.”

“Telefonda anlatamam efendim, görüþmeliyiz.” Dedi hattýn diðer ucundaki.

Kýzýna çok baðlý bu adam, katillerin de hala bulunamadýðýndan kýzýyla ilgili ne varsa dinlemeyi kabul etti. Kendini çok zavallý hissediyordu.

“Ofisime gelebilir misiniz?” dedi ve ekledi “Þimdi.”

Can tüm bu olanlara son vermeyi Faruk Þahinel kadar istiyordu. Bu yüzden kabul etti. Adam bunun üzerine arabasýyla Can’ý aldýracaðýný söyledi ve telefonu, adresi aldýktan sonra, kapattý. Can hemen fotoðraflarý ve üstünü baþýný topladý. Bir þey söylemeden evden çýktý.

Þoförle mermer merdivenlerden çýktýlar. Adam onu Faruk Þahinel’in ofisine kadar götürecekti anlaþýlan. Can da itaatkarca þoförü takip etti. Mermer merdivenler ve koridorlardan geçtikten sonra, cam kapýlý ofise vardýlar. Þoför yol boyunca ilk kez aðzýný açarak “Buyurun, ofis burasý. Faruk Bey sizi içeride bekliyor.” Dedi. Can baþýyla þoföre teþekkür anlamýnda selam vererek kapýyý týklattý ve yavaþça içeri girdi.

Kapýyý açmasýyla içeride onu merak ve heyecan içinde bekleyen Faruk Þahinel, ani hareketlerle yerinden kalktý. Can’a oturmasý için kibarca iþaret ettikten sonra kendisi de yerine oturup “Hadi artýk baþla!” diyen bakýþlarla Can’ý süzmeye baþladý. Can nasýl baþlayacaðýný bilmediðinden bunu yol boyunca düþünmüþtü. Pek iyi bir çözüm olduðunu sanmýyordu ama…

Önce çantasýnda fotoðraflarý çýkardý. Adamý kendine inandýrabilmesi için fotoðraflar çok önemliydi. Masanýn üstüne, adamýn önüne doðru fotoðraflarý dizdi. Faruk Þahinel þaþkýnlýkla Can’ý izliyordu. Ne yaptýðý konusunda fikir yürütmeye baþlamýþtý ve bunlarýn kýzýyla ne ilgisi olabileceðini düþünüyordu ki Can’ýn anlatmaya baþlamasýyla bu düþüncelerinden sýyrýldý. Can eline ilk o geldiðinden dizdiklerinin en baþýndakini aldý, hani þu durakta olduðu… Mavi’yi buldu ve Faruk Þahinel’e göstererek,

“Kýzýnýz bu, deðil mi?” diye sordu. Adam onu doðruladý.

“Bu resmi nereden bulduðunu bilmiyorum ama çok eski olmalý.” Dedi hemen ardýndan. Can,

“Hayýr, efendim,” dedi “Aksine fotoðrafý bu sabah çektim. Sizinle konuþmak istediðim konunun bir düðüm noktasýný da bu oluþturuyor zaten.” Can adamýn bir þey demesini beklemiyordu, bekleyemezdi zaten. Anlatmaya devam etti:

“Kýzýnýz Mavi bir türlü anlam veremediðim bir þekilde fotoðraflarýmda. Bu niye böyle, buna da bir anlam veremedim diyebilirim ama bir fikrim var sanýrým. Mavi bana, yani bize, öldürülüþü ile ilgili bir þey anlatmak istediðinden fotoðraflarýma giriyor olabilir diye düþündüm ben. Baþta mantýksýz geldi ama fotoðraflarýmý tekrar tekrar incelediðimde… Yani o kadar mantýksýz deðildi sanýrým. Düþündüðümü kanýtlýyor gibiydiler. Bir kere Mavi her fotoðrafta kemanýyla ve haberlerde gördüðüm kadarýyla ayný kýyafetler içinde. Hep kemaný ile olmasý da ilgimi çekti. Ayrýca bazý resimlerde –Baran Alkan’ýn reklam tabelasýnýn da Mavi ile bulunduðu fotoðrafý ararken sustu-, keman kursunun tabelalarý var. Hocasýnýn ismi Baran Alkan mýydý?”

Faruk Þahinel bir süre cevap vermedi. “Saçmalýk bunlar!” diyordu kendi kendine. Bir yandan da inanýp inanmamak arasýndaki ince çizgide gidip geliyordu. Yani bu kadar yýl sonra gencin biri gelmiþ, ölmüþ kýzýnýn fotoðraflarýna girdiðini iddia ediyordu. Tüm bunlara bu kadarcýk zaman diliminde karar veremeyeceðini bildiðinden þimdilik sadece:

“Evet, Baran Bey... Mavi’yi o da çok severdi.” Dedi. Can’ýn gözleri baþka bir noktaya odaklanmýþtý. Bir yandan hala düþünüyordu belli ki. Gözlerini odaklandýðý noktadan ayýrmadan:

“Bence öyle deðil. Sorun da bu zaten.” Dedi. Faruk Þahienel Can’a dönüp:

“Kýzýmý sevmediðimi mi söylüyorsunuz? Yani bir bakýma katilin o olduðunu ima etmek bence bu.”

“Yapmak istediðim de buydu.” Diye cevap verdi Can. Faruk Þahinel Can’a döndü:

“Ýma etmiyor açýkça söylüyorsunuz o zaman.” Can gözlerini daldýðý noktan ayýrarak adama döndü:

“Þimdilik sadece bir tahmin ama güçlü bir tahmin. Mavi’nin resimlerde kemanýyla ve hep üzerinde Baran Alkan yazan reklam tabelalarýnýn olduðu yerlerde durmasýnýn nedenini de açýklayacak güçte olur. Bilmiyorum… Bu konu o kadar kafamý kurcalýyor ki… Aklýma gelenlerin en mantýklýsý da bu...”

Faruk Þahinel hala olayýn gerçekliðini irdeliyordu. O yüzden katil ve Baran Alkan konusunda bir þey söylemedi. Olayýn gerçekliðine gelince; o kadar çaresizdi ki! Böyle bir þeye inanacak kadar… Gence, kendisinin bu durumundan dolayý bir þans vermek istedi.

“Bu noktadan sonra düþündüðünüz nedir?” dedi. Sesi titriyordu. Can adamý kendine inandýrabilmenin verdiði yarý mutlulukla:

“Polisin elinde bir parmak izi olduðunu okumuþtum. Baran Alkan’ýn parmak iziyle karþýlaþtýrýrsanýz… Sanýrým bu bizi doðru sonuca götürür. En azýndan katilin Baran Alkan olup olmadýðýný öðreniriz. Parmak izi önemli bir bulgu. Tek yumurta ikizlerinin bile parmak izlerinin ayný olmasý ihtimalinin çok düþük olduðunu göz önünde bulundurursak… Sanýrým elde ettiðimiz sonuç kesinlikle doðru olur.”

“Baran Bey… Polis onun da parmak izinin alýnmasýný önermiþti. Aklýmýn ucundan bile hiç geçmedi böyle bir þey, þimdiki gibi… O yüzden Baran Alkan’ýn parmak izinin de alýnmasý ona karþý güvenimin olmadýðý sonucunu çýkarýr diye düþündüm. Çok uzun zamandýr tanýþýyorduk. Aileden biri gibiydi. O yüzden bunu istemedim. Ama þimdi… O kadar çaresizim ki… Kýzýmýn katillerinin bulunmasýný hep çok istedim, kýzýmýn yaþamasýný istediðim kadar… Sanýrým þimdi size bir þans vermeliyim.”

Saatine baktý. 20:45’i gösteriyordu.

“Hemen þimdi polisi arýyorum.” Dedi.

Polisle görüþmesi uzun sürmedi. Polisler bu iþle yarýn ilgilenip, sonucu ona ileteceklerini söylediler. Yarý rahat, yarý tedirgin görünüyorlardý. Bir parça rahatlardý; polis ilgilenecekti bu parmak izi iþiyle. Sonra Can, gitmek için ayaklandý. Bunun üzerine Faruk Þahinel ona yardýmlarýndan dolayý en azýndan bir fincan kahve ýsmarlamak istedi. Can teklifi kabul etti. Bu arada havadan sudan konuþurlarken Faruk Þahinel:

“Soy isimlerimizin ayný olmasý ilginç bir rastlantý.” Dedi. Can gülümsedi. Kahvesini içtikten sonra da ayný þoförle evinin yolunu tuttu.

Ertesi sabah hayli heyecanlý kalktý. Bilgisayarý dün yaptýðý baþka bir araþtýrmadan sonra açýk kalmýþtý. Ne araþtýrma yaptýðýna gelince; bu olayýn sýrlarý hiç bitmiyordu ve bu kez Can, yine önemsiz diye düþündüðü bir fikir üzerine yaptýðý araþtýrmada, soy isimlerinin basit bir rastlantý olmadýðýný anladý. Yani Mavi yýllar önce ölmüþ bir akrabasýydý! Teknolojinin nimetlerinden yine yararlanarak, soyaðacýný bulmuþ ve Mavi ile akraba olduðunu öðrenmiþti. Sonuç ise þuydu; Faruk Þahinel dedesinin babasýnýn, yýllar önce onlardan ayrýlarak Amerika’ya gittiði erkek kardeþinin torunu oluyordu. Yani… Yani uzun bir hikaye… Kardeþ torunlarýydý Can’ýn babasýyla Faruk Þahinel. Can ile Mavi ise, kardeþ torunlarýnýn çocuklarý oluyordu herhalde. “Ne karýþýk iþ bu ya? Ben daha kime ne diyeceðimi bilemezken bu akraba iliþkilerinde…” diye geçirmiþti Can da içinden. Sonuçta akrabalardý iþte!

Heyecanlý kalkmasýnýn bir diðer nedeniyse, parmak izi sonuçlarýnýn ne olduðuydu. Bunun için tekrar Faruk Þahinel’le görüþmek için yanýp tutuþuyordu. Ayrýca akraba olduklarýný da söyleyecekti ona. “Sanýrým,” dedi “her þey yavaþ yavaþ bir sonuca varýyor.”

Dün gece aldýðý Faruk Þahinel’in -ya da her ne deniyorsa dedesinin babasýnýn torununun- telefon numarasýný tuþladý. Birkaç kez çaldýktan sonra, sekreter çýktý. Can sekretere adýnýn Can Þahinel ve Faruk Þahinel’in akrabasý olduðunu söyledi ve bunu Faruk Bey’e iletince çok þaþýracaðýný düþündü. Bu düþünceler içindeyken, normalden neþeli bir ses “Alo?” diyerek Can’ý düþüncelerinden ayýrdý. Can:

“Þey… Günaydýn efendim. Sonuçlarý merak etmiþtim…” dedi ve hemen sonra çok büyük bir kabalýk yaptýðýnýn farkýna vardý. Sabah sabah hal hatýr sormadan böyle pat diye “Sonuçlarý merak etmiþtim…” demiþti. Allah’tan günaydýn demeyi unutmamýþtý.


Faruk Þahinel’in dünkü halinden eser yok gibiydi, en azýndan sesi için söylenebilirdi bu. Çünkü oldukça mutlu geliyordu. Can herhalde sonuçlar iyi, diye geçirdi içinden. Ama iyi olmasý ne demekti ki? Faruk Þahinel’e göre katil hem bulunmuþ olabilirdi, hem de aileden biri gibi saydýklarý biri katil çýkmamýþ olabilirdi. Can için Baran Alkan pek bir þey ifade etmediðinden katilin bulunmuþ olduðunu yani Baran Alkan olduðunu düþündü Can da. Bu arada Faruk Þahinel:

“Ben de aramanýzý bekliyordum,” dedi “Sonuçlar sevineceðiniz yönde.” Can, evet, sevinmiþti. Ama bu arada bir þey fark etti. Faruk Þahinel’e sekreterin akrabanýz demesiyle ilgili bir þey söylememiþti ya da sekreter akrabanýz dememiþti. Neyse, dedi ve konuya döndü. Tekrar Faruk Þahinel:

“Ýsterseniz ofisime gelin ve burada her þeyi konuþalým. Böyle telefonda olmayacak gibi…” dedi. Can gitmeyi kabul etti ve o ofise ilk gidiþindeki gibi hemen toparlandý, evden çýktý.

Otobüsle gitmeyi düþünürken Faruk Þahinel’in arabasýný kapýnýn önünde bulmuþtu. Bana gelmemiþ de olabilir, diye düþündü ama bu sýrada dün akþamdan tanýþýklýklarý olan þoför arabadan inip onu selamlamýþ, arabanýn arka kapýsýný binmesi için açmýþtý. Can dünkü gerginliðinden dolayý hiç “Ýyi akþamlar.” bile demediðini hatýrladý þoföre. Bu sefer sevimli görünmeye çalýþarak “Günaydýn!” dedi. Þoför de “Ýyi öðlenler!” dedi. Ýkisi de gülümsediler. Can öðle vaktinde kalktýðýný unutmuþtu. Bu arada bir þey daha unutmuþtu; annesiyle bu konuda konuþmayý. Ýki gündür –bugün iki oluyordu- bir þey söylemeden evden çýkýyordu. Akþama da bir þeyler söylerim, dedi kendi kendine.

Þoförle yol boyunca sohbet ettiler, yine mermer merdivenler ve koridorlardan geçtikten sonra cam kapýlý ofise vardýlar. Faruk Þahinel, Can’ý ayakta karþýladý. Dünkü tanýþmalarýndan ve yine dünkü gerginliklerinden pek de eser kalmadýðýndan dolayý bu sefer toklaþarak ve hafiften gülümseyerek selamlaþmýþlardý.

Faruk Þahinel, masasýna geçti. Eðilip bir dosya çýkardý, Can’a gösterdi. Bu dosyanýn içinde parmak izlerinin karþýlaþtýrýldýktan sonra elde edilen sonuçlarýn yazdýðýndan, adýnýn Can olduðu kadar, emindi. Faruk Þahinel yavaþça kaðýtlarý dosyadan çýkardý ve:

“Sabah haberlerini izlemedin ya da gazeteleri görmedin sanýrým.” dedi. Can daha da meraklandý. Faruk Þahinel kaðýtlarý okumaya baþladý:

“02.05.1995’te iþlediði cinayet sonucu Baran Alkan, suçlu bulunmuþtur.” Can çok mutluydu. Bu olayý çözmüþ sayýlýyordu. Demek düþüncesi doðru çýkmýþtý! “Artýk fotoðrafçýlýðý býrakýp, dedektiflikle ilgilenebilirim!” diye mýrýldandý. Faruk Þahinel ona minnettarlýkla bakýyordu:

“Size borcumu nasýl ödeyebilirim?” dedi. Can hiçbir þey istemiyordu ve bunu kibarca söyledi. Bu merak, coþku arasýnda söyleyeceðini de unutmuþtu! Hemen sýrt çantasýndan soy aðacýnýn ve aile bilgilerinin bulunduðu kaðýdý çýkardý. Faruk Þahinel’e dönerek:

“Bu olayýn sýrlar hiç bitmeyecek gibi!” dedi. Sonra kaðýdý Faruk Þahinel’e uzattý. Faruk Þahinel merakla okumaya baþladý. Okudukça þaþkýnlýðýnýn arttýðýný, gözlerini her satýrda daha da açarak okumasýndan anlayabilirdiniz. Bitirince, kaðýdý masanýn üzerine býrakýverdi. Birkaç dakika sonra:

“Demek akrabayýz,” dedi. “Mavi kendini en iyi anlatabilecek akrabasý olarak seni gördüðü için fotoðraflarýna giriyordu demek! Bu vesileyle ayrý akrabalarý da birleþtirmiþ oldu!” Gülümserken hafifçe gözleri doldu. Can da gülümsüyordu.






Tüm bunlardan sonra Faruk Þahinel, Can’ýn fotoðrafçýlýðýný maddi ve manevi yönlerden hep destekleyeceðine söz verdi. Can’a da Mavi’nin içinde olduðu her fotoðrafý kendisine de getirmesi için söz verdirdi. Ne var ki; Mavi olayýn çözümlenmesinden sonra Can’ýn çektiði bir fotoðrafta daha yer aldý. Teþekkür içindi herhalde. Bu son fotoðrafta diðerlerindeki tedirginliðinden ve mutsuz bakýþlarýndan eser yoktu. Can’a teþekkür edercesine, adý gibi derin mavi gözleriyle, gülümsüyordu…





.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Nur'a sevgilerle...
Gönderen: rh / Muðla/Türkiye
3 Mart 2006
teþekkürler Nur çok güzel ve ilginçti. Uzun olmasýna raðmen merakla okudum Yalnýz bir þey dikkitimi çekti Mavi'nin öldürülme tarihi olarak ilk önce 2 mayýs 1985 geçerken katilin bulunmasý üzerine çýkan haberde katilin 1995 yýlýnda iþlediði suçtan cezalandýrýldýðý yazýyordu.Acaba benim anlayamadýðm bi nokta mý var bu konuda? Nur'un cevabý :) : Haklýsýnýz sayýlarýmý geçirirken hata yapmýþ olmalýyým. Teþekkür ederim.

:: merhaba
Gönderen: Naide YILDIRIM / Sivas/Türkiye
10 Þubat 2006
Merhaba Nur; sürükleyici bir öykü okudum az önce gerçekten çok beðendim.Bu kadar genç bir yaþta böyle mükemmel bir yazý .Ellerine saðlýk...

:: haa-rii-kaa!:))
Gönderen: sýla þahin / Konya/Türkiye
29 Haziran 2005
yazdıkların gerçekten çok güzel ve anlamlı... sanırım başka söze gerek yok herşey ortada:)yürekten kutluyorum nur'cuğum!muhteşemsin!:))




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn fantastik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Sadece Bir Dolmakalem...

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ölüme Dalýþ
Ýnsanlar
Gece Kontrolü
Üç Küçük Sayfa
Kazara
Neden Acaba?
Bunu Biliyor Muydunuz?

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Uzanýþ [Þiir]
Dilimize Ne Oluyor? [Deneme]


Nur Gayretli kimdir?

Ben Nur Gayretli. Tanýtýmýmý ilk yazdýðýmda "15 yaþýndayým. . . " diye devam eden cümlelerim vardý. Zaman çok çabuk geçiyor. Uzun zamandýr yeni þeyler paylaþamadým, ama aklýma bir fikir düþtükçe yazmaktan da vazgeçmedim. Umarým yeni yazýlarla eskisi gibi devam edebileceðim. . .


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Nur Gayretli, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.