Bugün günlerden pazartesi ve bizim için özel bir gün. Sabahın erken saatlerinde kalktım. Gözlerimi ovuştura ovuştura yollara düştüm. Nereye mi gidiyorum? Tabiî ki Köylü Pazarına… Yoksa beni bu saatte, tatlı uykumdan hangi güç uyandırabilir?!..
Pazar yolu tıklım tıklım… Eline Pazar arabasını, yoğurt kovasını, süt bidonunu alan düşmüş yollara… Pazarın girişinde peynir kokusu okşuyor burnumu, aç midem gurulduyor. Peynirler, sütler, yoğurtlar, tereyağları karar vermek çok zor. Başında köylü kadınları, başlarında oyalı yazmaları, üstlerinde çiçekli entarileri ile Ayşe Teyze, Fatma Nine tadına bakmam için bir parça peynir uzatıyor. Peyniri çiğnerken gözlerim yerdeki kovalarda geziniyor. Nerde eski bakır bakraçlar, alüminyum helkeler? Herkes gibi köylülerde zamana ayak uydurmuş; naylon kovalar, naylon bidonlar, naylon torbalar…
İlerliyorum biraz, kendimi yeşillikler içinde buluyorum. Nane, maydanoz, tere, kıvırcık… Köylümün dağlarının otları; hardal, çıtlık, madımalak buram buram bahar kokuyor, köy kokuyor. Salatalıkların üzerine yerleştirilmiş bir yazı dikkatimi çekiyor “Köylü” yazıyor. Köylülüğü ile övünüyor. Kendinden emin, lezzetinden emin havalı havalı bakıyor şehirli sebzelere.
Ah benim köylüm, ah benim köylümün alın teri, emeği sebzeler yerlere serilmişler. Cemele biberi, Aydoğmuş domatesi, Saraycık patlıcanı… Hepsi köylü, köyü ile ünlü, tatlısı acısı hepsi gönüllü. Şehirlim işi biliyor, hormona para vermiyor, lezzetten vaz geçmiyor. Köylüyü tercih ediyor.
Yaz bitti, güz geldi. Salçalar yapılacak, turşular kurulacak, konserve yapılacak, sebze dolaba konacak. Arı gibi çalışır benim köylüm, pazara yükünü taşır köylüm, soframızı doldurur, yüzümüzü güldürür KÖYLÜM.
Poşetleri doldurdum, evin yolunu zor buldum. Taze, lezzetli ve vitaminli gıdalarla harika bir sofra kurdum. Üretmesi köylümden, pişirmesi benden, yemesi sizden…
Afiyet olsun…
Zeynep KÜÇÜK
12.05.2005