Sessizlik dokunuyor bedenime
Küçücük bir zaman birikintisi oluveriyor yaşadıklarım
Sadece küçük bir zaman birikintisi...
Karanlığa süzülüyor bakışlarım
Gecenin dağıttığı yalnızlığın
Payıma düşen parçası dökülüyor elime
Yalnızlığıma bakıyorum
Sever oluyorum yalnızlığımı
Ömrüme sunuyorum sahip olduklarımı zamanla
Ve yine de inadına bir yalnızsızlık oluyor aradığım
Karanlık çökerken bütün ağırlığıyla gecenin bedenine
Bir oyun oynuyorum çocukluk günlerimin tertemiz heyecanıyla
Bir oyuna eşitliyorum yaşamı
Yalnızlığı bırakıyorum ona ve benliğimi alıyorum ömrümden
Kazandıklarımla dolduruyorum ceplerimi yine kaybedeceğimi bile bile
Bir resim oluveriyor sonra anılarım
Renkten yoksun
Benden uzak
Ve bir imge oluyorum ben zihnimde
Renklerle boğuşan...
Sonra hayat geliyor yanıbaşıma
Uzatıyor elini gecenin örtüsünden içeri
Yakalıyor beni, en derin ve en sessiz halindeyken ben yaşamanın
Ve birden götürür oluyor beni uzak iklimlerin suskunluğuna
Küçük bir ‘sus’ koyuyor önüme sessizce
Ve ben sadece ‘sus’uyorum...
Susuyorum
Ömrümün tekdüze sesleri içinde...
Susmuş zamanlar, yaşadığımız yorgun hayatlara veren anlamını...Susmuş zamanlar...