Abasıyanık, Adasıyanık, Yüreği Yanık Biri …

Burgaz Ada yangınında yaşadıklarımız, yaşadıklarınız acılarımız acılarınız...

yazı resim

prefix = o ns = "urn:schemas-microsoft-com:office:office" /

Bu dünyayı çağırmak için bir tek silahım vardı elimde, yazmak...

Bir keresinde ‘yazmayacağım’ diye söz vermiştim. Sonra dayanamamış, tütüncüye koşup bir kağıt kalem almış ve kalemi çakıyla yontup öptükten sonra ‘yazmasam deli olacaktım’ demiştim. Yazmasam deli olurdum!

İyi ki de yazdım. İyi ki de dünü göremeden ada’ma veda ettim.

İstanbul’dan, insanoğlundan, insanın boğazına kadar gelip de soluğunu tıkayan herşeyden kaçıp, kaptığım bir şişe şarabımla, insansız, sessiz soluksuz ormanlık yamaçlarında güneşe uzanıp, tadına doyamadığım huzurumu yakaladığım güzelim burgaz’ımın yanışını, şimdi evimin balkonundan boğazı düğüm düğüm izlemek zorunda kalmadım.

P.S Hürriyetim / Agora'da yayınlanmıştır.

Belki de içinizde bir ferahlık; “en azından sevgili Faik görmedi” diyorsunuz ama belki sizde yanılıyorsunuz en az benim kadar!

Evimin balkonundayım. Tam karşımda Antigone Kilisesi. İstanbul’un bir adasında dinlerin ve dillerin buluşmasının büyük şahidi, o bile dumanlar arasında…

Hristos, Kalpazankaya, İntos, Ayanikola yetişin yanıyor cayır cayır Burgaz Ada!

Evet, evimdeyim. Boğazımda katran kara bir dumanın acısıyla izliyorum ve bütün olanları… Acımasız olan sadece alevler mi diye düşünürken, Burgaz çayırı sokak 15 numaradaki evime daha fazla yaklaşamıyor, hiçbir acımasız.

Bir çöplükte başlayan yangın, lodosla işbirliği yapıp ormana koşuyor.

Koskoca İstanbul’da yangına müdahale edecek bir helikopterin bulunamayışı da eklenince, Burgazada’da ki yangın ancak saatler sonra diniyor.

Ama benim buralarda hala yüreğim,ciğerim yanıyor.

Sait Faik Abasıyanık, 1906-1954

  • Havada Duman

  • Faytoncu’nun Ölümü

  • Şimdi Düşünme Vakti

  • İlgiliye Bir Mektup

  • Son Kuşlar

Ömür İsfendiyaroğlu -7 Ekim 2003

Başa Dön