Gece uyku tutmadı gözümü. Bir avuç Ermeni insanını düşündüm. Yıllardır bir yalan ve iftira yumağını sarıp durdular.
Dünya ülkelerini bu iftira ve asılsız yalanları ile ikna kampanyalarına soyundular. Bu ikna oyun ve kulislerinde bizim Türk aydın-sanatçı-yazar-bilim adamı ve insanı da rol aldı.
Beni asıl acıtan da "Türkler ve Köpekler Giremez" diye Ermenistandaki bir Parka yazı yazıldığında, DIŞ İŞLERİMİZİN tepkisiz kalışı, kifayetsiz duruşu ve Orhan Pamuk gibi eli kalem tutan alkış tuttuğumuz daha nice insanların Ermenileri desteklemesidir. Bu uğurda NOBEL ödülü almasıdır
Aslında bir avuç Ermeni yokmuş...
Bu savaş bitmemiş...
1915 Senesinden beri düşman pusudaymış...
İçte ve dıştan ekonomik-psikolojik savaşı Türk Halkı uykudayken zaten yaşıyormuş... Nasıl mı?
Bir araştırma yazımda tesadüf ettim Tarihçi Araştırmacı Cezmi Yurtseverin yazısına. Okudukça gerçeği midem bulandı. İçim dışıma çıktı-ala/bora oldu beynimdeki tüm sinirler alarma geçmişti.
Efendim; Sayın Cezmi Yurtsever Toroslarda Görüşürüz adlı kitabını yazmak için Osmanlı Arşivine el atmış. Bir de görmüş ki; Arabistan Çöllerinde Hasan Adlı bir askerin omzunda kurşun yarıs varken Filistin cephesinde izini sürüyor, yazarımızOkudukça gözyaşlarına boğuluyor, aynı zamanda. Zira bir acı tarihi sancımız, yetersiz diplomasi atağımızın, tarih sayfalarında sıkışıp kaldığını, sümen altı yapıldığını kanıtlamış yazar ve tarihçimiz.
Efendim devam edelim asıl hikayenin en somut ve bir gerçek katliam nasıl yaşanmış, birlikte okuyalım sayın tarihçimizin kaleminden:
Esir Türk askerleri İlaçlı suda banyo yaptırılarak gözleri kör edilenler
Hasanın yaşadıklarının izini sürdüm. 1917 yılı Kasım ayı başlarında Osmanlı ordusunun Gazze-Birüssebi savaşında savunma hatları harita ve fotoğraflarının casuslar tarafından düşman tarafına verilmesi sonucu ağır bir yenilgi alındı. 13.000 Türk askeri hayatını kaybetti. 12.000 civarında da esir vardı. Osmanlı ordusundan yenilgiler ve bozgun sonrasında Arabistan cephesinde 150.000 asker İngilizlere esir düşmüştü. Ve Türk askerleri için Mısırda esir kampları kuruldu. Geçtiğimiz günlerde Türk Tarih kurumu Arşivinde bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 Mayıs 1921 tarihli oturum zabıtları belgelerini okudum.
Edirne Mebusları Faik ve Şeref Beylerin Atatürke sundukları görüşme konusu (takrir) belgesinde
Mısırda sonuçlandırılan İngilizlerin fenni temizlik (tathirat-ı fenniye) bahanesiyle miktarından fazla cerasol banyosuna sokarak gözlerini kör ettikleri onbeş bin (15.000) evladın üzerinde irtikap ettikleri (deney kobayı olarak kullandıkları) bu cinayetin mutemed failleri olan İngiliz tabibleriyle (doktorlarıyla) garnizon kumandan ve zabitlerinin de cezalandırılmasını isteriz sözleri yazılı idi.
İnsanlık tarihinde bir eşi duyulmamış böyle bir olay 15 bin Türk askerinin cerasol katkılı banyolarda gözleri kör edilerek en hayati insani fonksiyonlarını kaybetmeleri savaş suçu olduğu kadar insanlık onurunu ayaklar altına alan vahşi bir uygulama idi.
Konuyu gündeme getiren milletvekilleri olay öncesi işgal İstanbulunda cadde ve sokaklarda birbirine tutunarak yürümeye çalışan çok sayıda esir kamplarından gelme askerin perişan halini görmüşlerdi. Aynı manzara Anadolunun her yerinde de yaşanıyordu.
UYGULAMAYI ERMENİ DOKTORLAR YAPTI
Olayın farklı boyutlarını Avustralya ve İngiltere savaş arşivlerinden de yaptım. Avusturalya Savaş Merkezi arşivinde JO1208 kod numaralı Türk askerlerinin Mısırda kırbaçlı kasketli düşman görevliler karşısında çırılçıplak bir halde cerasol karıştırılmış su tanklarında zorla banyo yaptırılma fotoğrafına ulaştım. İngiltere Arşivlerinde bulunan Mısırdaki Esir Türk Askerleri tutanak ve belgelerinde Heliopolis esir kampının sorumluları Arsen Kohoren ve Leon Samuel adındaki doktorlardı.
Sidi Beşir kampında sorumlu doktor da Osmanlı ordusunda görevli iken bir şekilde düşman safına geçen Halepli ve Ermeni asıllı bir doktordu. Ve bütün bilgiler dünya tarihinde eşi görülmemiş cerasol katkılı su tanklarında zorla banyo yaptırarak kitle halinde askerlerin gözlerini kör etme olayında savaş suçu sorumlularının Ermeni asıllı doktorlar olduğunu gösteriyor.
Bir şekilde Mondros anlaşmasına göre Osmanlı ve karşı taraf arasında esirlerin serbest bırakılması maddesi yer alıyordu. Ancak Osmanlı askerlerinin Anadoludaki milli mücadelede dirençlerini yok etmek için savaş hukuku çiğnenerek kitle halinde Türk askerlerin gözleri kör edildi.
TÜRKİYE SAVAŞ SUÇUNU DÜNYA KAMUOYUNUN GÜNDEMİNE GETİRMELİ
Bağımsız tarihçilerin yapacakları araştırmalar ve bulunacak belgeler ışığında Mısırdaki Esir kamplarında yaşanan savaş suçundan dolayı İngiltere ve Avustralya özür dilemelidir. Bu hususta Türkiye Büyük millet Meclis Başkanlığını göreve çağırıyorum
Dün gece hep düşündüm bu ERMENİ TASARISININ onaylanışının asıl sebebini
Uyku haramdı gözlerimeYüreğim kanarken, yas tutarken binlerce şehidimize, mümkün mü uyumak, mümkün mü huzur içinde pamuk yatağımda yatmak
Hatta Avusturalya'ya bile yolcu oldu belleğim. Oradaki iki Türk'ü düşündüm. Ruhları hala azapta olan Molla Abdullah ve Kul Muhammed adlarındaki ikiTürk şehidimizin de kemikleri sızlamaktadır. Neden mi? Ülkelerinden binlerce mil, aylarca uzaklıktaki bir ülkede çalışmakta olan bu muzaffer insanlar yüzlerce Anzak askerini Çanakkale'ye gelmesini önlemiş ve yurdundan zerre toprak vermemek adına şehit olmuşlardır. Onların gerçek ve ibret alacağımız yaşam öyküsünü okuduktan sonra;
"Biz bir avuç Ermeni kadar olamadık da iki TÜRK dünyaya bedel olmuş 1915'lerde..."
Nasıl bir siyasi kulistir ki bu biz Türkler mazlumken bir anda katliam yapan ZALİM olmuşuz bu çıkan "Ermeni Tasarısı" ile?
Bu nasıl anlayıştır ki, o Ermeni Konseyi aşağıdaki eski ve yeni yaşanmış katliamları görmezden gelir?!.
Hadi bırakalım 1915in Türkiye topraklarına yedi düvelin gelip de binlerce insanı şehit etmesini
Bırakalım;
Geldikleri gibi giderler
Peki, Çanakkalede onun dedesinin ne işi vardı?
Düşmandan kaçılır mı asker, süngün de mi yok?
Ben sana ölmeyi emrediyorum!
57 Alayın top/yekün Kelime-i Şehadetleri ile şehit olmaları nedendi?
Bu sözler bir can çekişen bir ulusun liderine ait değil miydi?
Ki onun yurdunu işgal etmiş; her yerinde yangınlar çıkartıp, çoluk çocuk demeden, hamile kadınlarımıza dahi tecavüz eden, Yunan-Ermeni-İngiliz-Fransız-İtalyan-VsÜlkesini kurtarıp aydınlığa ulaştırmak, bağımsız bir Türkiye için söylenmemiş miydi?
-Ki o insanlar,Türk Askeri 1917 Kısımında Gazze-Birüssebi savaşında savunma hatlarında İngilizlerin hijyen olsun diye tam 15.000 Türkü asit havuzlarında öldürmediler mi?
- 1492 yılında tarih sayfalarında bir avuç işsiz-güçsüz İspanyol çapulcusunun masum Kızılderili kadın-çocuk demeden, katlettikleri belgelenmiştir.
-Amerika Kızılderili 1864 ve 1885 katliamlarını ne çabuk unuttu Dünya Konseyi?
- Stalin Rusyasının Kazak-Ahiska'daki yüzlerce Türkü fırında yakması ve Asyada Türk nüfusunun azaltılması, toplu mezarların açılması ile belgeli
-İkinci Dünya Savaşında Hitler Almanyası Yahudi Katliamları, yenilir yutulur değil ki
- Rumların 1974'de Türkleri diri diri gömmeleri yanı sıra 600 den fazla Türk Mücehatini ateşkes olduğu halde 45-50 derecedeki güneşin altında ayakta günlerce bekletip öldürmeleri, bir vahşetin belgesi değil miydi?
-Ermenilerin 1994 de Hocalı Katliamları o kadar yeni ve korkutucu ki, dünya basını belgeleri ile arşivinde saklamaktadır.
- Sırpların 1999 senesinde Kosava-Bosna-Hersek Katliamları daha çok yeni
Türkler tarih boyunca öldürülmüş, katliamlarda bulunmuş olan batılı insanı, barbarlığını hala Kuzey Irakta, Amerikanın evladı İsrailin Filistin Halkına şimdi, şu anda bile yaptığı katliamları görmemeleri İNSANLIK ayıbıdır.
Bu İNSANLIK AYIBINA göz yuman tüm insanlara yüreğimden bir çığlıkla haykırıyorum:
ALLAHIN LANETİ ÜZERLERİNE OLSUN!..
Emine Pişiren/Edremit-Akçay
05.Mart.2010
Not: Not: Tarihçi Yazar Cezmi Yurtseverin Yazısı Aşağıdaki Linkte Yer Almaktadır.
http://cezmiyurtsever.com/index.php?option=com_content&task=view&id=199&Itemid=3