Biz seninleyken
Sen ve ben
Aynı noktada aynı sahnede erimekteyken sevgilim
Fark ettin mi bilmem aslında ne kadar iki, bir o kadar tek olduğumuzu
Bilindik sözlerden öteye geçmeyen diyaloglarımız
Aslında çok şey yaşamışçasına sarılıp kalmamız
Eski aşklarımız gibi, hala aşka inandığımız günlerdeki gibi…
Özlemini duyabileceğimiz eski bir sevginin tüm ezberlenmişliğiyle sardık sabahları tenimize.
Oysa yeniden aynı hikâyeyi okumak yerine,
Yazmaktı düşlediğim
Bir yenisini
Yepyeni bir İstanbul sabahında…
Çok tanıdık gelen aslında yepyeni senle,
Ya da adına ben dediğim bir çift gözle birlikte akıp gidebilirdik rüzgar ile denize
Karışırdık, bekleyenleri unuturcasına…
Seni ve beni bekleyen
Adına sorumluluk dedikleri yüklenmişlikleri
Arayanları, kâğıtları, zarfları, sonu gelmeyen hatırlatmaları
Sadece yuvarlanarak geçirebilirdik günü
Su içerek, gülerek, keşfederek geceler boyuna aradığımız her kokuyu.
Aynı koltukta yeniden, yeniden oturabilirdik seninle
Yeniden anlatırdık eskimizi,
Kendimizin ezberleyip diğerinin hiç bilmediği geçmişimizi
Sil baştan değiştirerek, sevdirerek, unutarak anlatırdık her anıyı…
Olduğundan çok, olmasını istediğimiz gibi.
Ya da senin seveceğin dilde yeniden yazmalıyım kendi özgeçmişimi
Yeni bir ben yaratmalıydım eskimiş küllerden
Yeni bir ben çıkmalıydı unuttuğum o düşlerden.
Düşleri yere sermeliydik bir gecede
Üzerinde denemeliydik her yeni öpüşü
Ya da ışıkları beklemeliydik yeniden sevişebilmek için.
Yeniden görmek, yeniden öpmek, yeniden istemek için.
Sonra sabahın en serininde sarmalıydın beni
Sanki hiç görmemiş
Sanki hiç sevmemişçesine, uzak şehirlerde.
Sesini susturmalıydı kuşlar,
Sesimi susturmalıydı her bir öpüşün
Pencereler açıldıkça, biz kapanmalıydık
Daha derine, daha derine.
Hiç sıkılmamalıydık yatakta kalmaktan
Acıktıkça doymalıydık ikimiz de…
Saatimi unuttuğum yerde unutmalıydım adımı,
Dans ettiğimiz yerde bir gece önce.
Yabancılığımıza inat, isimleri bıraktığım yerde
İsimleri, sıfatları, kimliklerimiz gibi bir sürü mesafeyi, aramızdaki.
Unutmadan yeniden olunmaz sevgilim
Her hücreni, her noktasında silmelisin izlerini teninin
Düşlerimiz için vazgeçmeliyiz eskilerden.
Yarın için bırakmalıyız, geçmişin elini.
Yatağımıza girmemeli kiminle seviştiğimizin ismi
Oysa sen bırakmadın hiç birini
İltifatlara gerek yokken inceledin tenimi
Sabahlara kalmadan aydınlattın geceyi
Aşk sözcükleriyle âşık olunmazken
Doldurmaya çalıştın sesindeki yabancılığı
İçinde yaşamadığın tümcelerle.
Bırakmaya hazır gelmiştim
Belliydi her halimden
Benim için değeri olan her çizgiyi, her teması sindirmeye hazırdım birlikte
Ama sen bırakmadın
Israrla söyledin adımı
Israrla söylettin ardımı
Duymak istediğin her şeyi söylememek için buradaydım oysa ben
Gecelik iltifatlar, hazırlıksız neşeler,
Sanki geri kalan her günü yaşayacakmışçasına
Sanki hep yan yana kalacakmışçasına
Sadece bakmak yeterliydi oysa
Biraz derine, içimde sakladığım
Biraz gözlerime, beni bulacağın
Kendi yalnızlığını fark etmemem içindi belki
Aslında çok kişiymiş gibi konuşman
Ve sorman bana kendini, yaşadıklarının tarifini
Aslında hepsi tarifsizlikten biliyorum
Aslında hepsi yalnızlıktan
Bir başkası olamamak
Bir yerlerde duramamak
Tıpkı imkânsızlığı gibi
Aynı geceden aynı sabaha uyanmanın
……
………………….
31.agustos 2007
Saat sabah 04.21