AŞK ALIR SENİ AĞIR BİR HANÇER EDER
BENİ MAKTÜL-Ü HANÇER
Hüzünlü saçlarını
usul usul
tararken gece
kimsesiz sokakların,
dilimde sıcak, sımsıcak bir hece
doğurmak üzere sancılı bir kedi
tımalarken içimi,
belki yüzüncü kez geçmekteyken kapından
belki yüzüncü kez kanatırken gölgemi,
yanaklarımda anılar ıslak
dudaklarımda tütün acısı
kanayan güller
kuş ölüleri,
esen rüzgarla
hayli uzak bir bahardan
meçhule yazılmış bir mektub gibi
hissettim kendimi...
Nice sevdalar vardı oysa zulamda
Bir vakitler
diriydi bu aynalar
Etimde bahar tadı
göğsümde ceylanlar
pazularım kavi ve delişmen
o erişilmez, tutulmaz rüyanın saçları
bileklerime dolalı
zulamda bakir sevdalar
zulamda aşk kementleri
diriyken
bahardı
Bahardı ve ben
kapından her geçişte daha bir güçlü
daha bir mağrur
afili bir bıçak olur
sokulurdum gecenin böğrüne
ve gündüzleri seni görünce
yani doğunca yeniden
avuç avuç yıldız sunardım sana
geceden fethettiğim,
bana kim karşı koyabilir
kim direnebilirdi ki
muzaffer
ve bu yüzden mağrur bir kumandan gibi
taşıyorken
yüreğini...
Bir zamanlar
diriydi bu aynalar
Sen uyuyorsun şu anda
dışarda kar yağıyor
içime delicesine bir özlem
göğsüme hançer yağıyor
Rüyalar ne kadar uzak
ve hava soğuk bu gece
gecenin ayak sesleri
ilerliyor içimde
Oysa sen uyuyorsun
ben kapında nöbette
oysa sen uyuyorsun
ben kapında cinnette
Yoksa ağlıyor mu gece
dışarda kar yağıyor
zulamda yalnızca gece
fikrime uzaklar yağıyor
Sen uyuyorsun şu anda
içimde kar yağıyor
sen uyuyorsun şu anda
göğsüme hançer yağıyor
Bir çift nazar boncuğu gibi
yakama iliştirdiğin o ürkek gözlerini
uzak baharlarla takas ettim
katlime ferman çıkardı güller
dönüş yok
aklığından damıttığım sevda, boynumda kemend
ellerim akrep
dudaklarım çöl kalacak
Sendedir şimdi sıra
öcünü al
acıma sakın,
ne varsa
ne kalmışsa bana ait
sökerek içinden
bir kum tanesi et
savur gecelerin koynuna
yalnızlığa zerket beni
kapat perdeni...
Göğsümün en acıyan yerinden çıkarttım
pişmanlık gibi
yüreğim gibi
bu şiir sana...