Hayat ne çok kırdı bizi
Neleri sakladık yılarca içimizde
Ne duygular gömüldü bir metre toprağın altına
Acı çektik biteviye
Farklı farklı acılar
Sınırsızca anlamsızca kendimizi yok edercesine
Hatalarımızı unutmak için yapılanları yanlışları
Gıybet ateşlerine daldık düşünmeden
Başkalarının kusurlarını aradık kendi hatalarımızdan kaçmak için
Yüreğimizde doldurulamayan bir boşlukta
Kimleri boğduk
İçimizde biriken toprağa gömdüğümüz o duygular
Kök saldılar
Oldukları yerde kalmak yerine göğe doğru yeşerdiler
Toplamadık meyvelerini
Kaçtık ondan bakmadık bile arkamıza
Oysa her şey sen ve ben derken biz derken
Zaman lehimize işlerken neyi kaçırdığımızı şimdi anlıyoruz
O kocaman ağacın gölgesinde
Yılardır sakladıklarımız şimdi bizi yaralar oldular
Sevgimiz şehvetimiz
Yanlış adrese giden birer hediye idik birbirimize
İstemeden bulunduğumuz ortamı kabullenen
Zamanla alışan
Beklide doğru adrestir yanlış olan bizizdir dediğimiz
Anları yaşadık
Zaman kendi kısır döngüsünde tekrarladı kendini
Acılarda tekrarladı
Şimdi şehvet, aşk dolu yüreğimizin istekleri beklentileri
Bizi boğar oldu
Sabır taşı çatladı
Beklemek azap
Kavuşamamak tetik
Aşkımız kurşun oldu
Sen ve ben birer tetikçi
Bu aşkın sonu da sevgilim
Her yol gibi ikiye ayrılacak
Ve her yol nasıl Paris’e çıkıyorsa
Bu aşkta bizi tüketecek
Ya aşktan öleceğiz bedenlerimiz birbirine çarparken
Bakışlarımız değerken tenimiz hep bir olmak isterken
Yâda yılar önceki yazgının tekrarı olacak roller değişilerek
Ama her ikisinde de
Biz aşkla tükeneceğiz