BEN İSTANBUL KADAR ACIYIM
(Sokaklar boştu o gece, İstanbul sarhoştu.
İstanbul uykusuzdu, barlar huzursuz.
En yaşlı totem kaybolmuştu.)
***
Sanki başarını kadehlerde kutlamak için yaratıldım ben;
Bursa yetmedi, İstanbul gecelerinin de müdavimi oldum ben.
Aslında hoş bir seda bırakmak isterdim gelip geçerken,
ya da buruk bir veda.
Belki de hüzünlü bir sonbaharda
dalgalar kumsalı ninnisiyle öperken,
en güzeli seni düşünmekti martı çığlıklarını dinlerken.
Aylardan aralık sabahı zemheri soğuğu yağdı üzerime,
alacakaranlıkta üşüdüm.
Önce ay kayboldu, ardından yıldızlar,
yollar aldı gitti beni;
yalnızlık kopkoyu oturdu yüreğime.
Ben, sensizken her şeye küstüm,
ve narçiçeğinin yere düşmesiyle
ben de düştüm.
Aşk bir büyüdür, bir iksir,
Akıl tutulur, kalp esir.
Ne yapsam, ne etsem, boştur ne desem,
Dört işlem yetmez, sonsuz bir kesir.
Dönüşü olmayan bir yoldayım,
yürüyorum uzun uzun;
içimde dayanılmaz bir acı,
tarifsiz bir hüzün.
Artık, yamaçtan huzursuz akşamların inme vaktidir;
İstanbul'dan gitmek
ve boş kadehlerde başarı kutlamak.
Hoşça kal başımın tacı,
ben İstanbul kadar acıyım;
sen kendine acı.
ERDEN ERKİN