Tanrı dağlarına düştü hayat,
Yüce mağaralarında var oldu türkün soyu,
Ana rahminden çıkar gibi doğdu dünyaya, platolara, ovalara
Ve unutmadı dağını tanrının evi bildi.
Ona bunu anlatan bilgeleri vardı.
Şaman dedi, kam dedi.
Ve o bilgeler ile ziyaret etti doğduğu yerleri.
Doğduğu yerdi oralar, doğudaydı.
Ve doğduğu yerlerin kapısı batıya açılmaktaydı.
O zaman ölüme gideceği yer de söylenmişti gök tanrı tarafından.
Ölüm demek batım demekti. Ve batım batıdaydı.
Ve batıya doğru seyroldu hayat yolculuğunda.
Geleceğe gittiği yolda, rehberiyken şaman,
Geçmişteki hatıralarının da hafızasıydı.
Bir ateşle gönderirdi aydınlanmanın ruhunu insana,
Dumanını ise gök tanrıya sunardı.
Ve gök tanrıdan gelen buyruğu iletirken kağanına,
Kımızlara karıştırılmış kanlarla
Kan kardeşliği ederdi, bütün ulus batı yolunda.
Önce Başbuğ Attila vardı batı yoluna
Ölümün olduğu yerde papa diz çöktü önünde.
Batımına gelmişlerden batmamak için aman diledi.
Sonra Selçuklu vardı batım yoluna,
Batarken tarihteki mazi sayfasına
Daha batıya gidecek Osmanlıyı var etti yüreğinde.
Ve tarih bilir ki, Türkün batıya yürüyüşü
Ancak tarih bittiğinde son bulacak.
Kıyamet diyordu Şamanlar ona, batım gibi ölüm gibi,
Doğuyu ve batıyı birbirinden ayıran güneş söndüğünde tarih bitecekti.
İşte o güneşin parçası değil miydi ateş?
Etrafında dans ettiler Tanrıya yalvardılar.
Ve kağan batıdan gelenlerin kendinden farklı olmadığını gördü.
Onlarda bahsediyordu gökteki bir tanrıdan
Huma kuşu misali bir Cebrail’den..
Ay atası gibi ademleri Ay-va anası gibi Havvaları vardı.
Albız dediği kötülüğe İblis demişti onlarda.
Ve batıya yürürken yeni bir kitap koydular heybelerine.
Kur’an demişlerdi asırların adaleti bu kitaba
Ve vardılar tekrar bunun nuru ile batıya
Kitapta tanrılarının adı adaletti(el-adl).
Ve vardıkları batıya adaleti götürdüler,
Mohaçla, Kosavayla, Prevezeyle, Varna ile
Nizam-ı Alemdi bu İlah-i Kelimetullah ile
Bir gün çekildiklerinde topraklardan
Adalet değişmez terazisini kaybetti,
Bosnada, Bulgaristanda, Arnavutlukta, Kırımda,
Hatta Filistinde, Lübnanda, Cezayirde.
Ve batı batımları oldu
Tekrar doğacakları güne kadar.
Mehmet Fatih DOĞRUCAN