Sonra.
Bir yerlerimden sızı akageliyor
sonra
ağaçlar; yeşil sürmeli devasa ağaçlar, kuru ellerinde kuşlarıyla üzerime geliyor
kırıntı kırılıdı yapraklar süpürüyor zannediyorum sokakları; hiç rüzgarsız..
sonra
güneşten çatma bir şemsiye gibi olmadık yerde açıp duran sızı bir yerlerimde; gürültülü bir bozukluk;kapanmak bilmez; her yerime bata bata kapanmak bilmez sızı...
Güneşten çatılmış bir kaş gibi sıcacık ve buz buz kırılgan dallarıyla açılıp kalmasa; tek gayem...
Hep yürüken açılan sızı, konuşurken açılan sızı hep, ağaçları tekmelerken ve kuşları çivilerken dallarına dallarımdaki şu sızı.
sonra
evimin yalnızlığı,
dipdiri yalnızlığı
neredeyse boyu değecek boyuma
uzamış duvarları
neredeyse değmiş gelmiş yalnızlığı yanıbaşıma ...
Dallanır gider miyim dersin??Azala, açıla, kuruya ve kapana elbette gider miydim...
sonra
ıslak kokan ağaç ve ağacın kokusuna değen ıslak.
Hemen sonra
aynaları resmediyorum odalarına evin;
güzel olsaydım keşke her türlüsünden de güzel
içimde sızlamaktan su kaçıran, menekşe kokusunu yayıp yayılmaksa ; maksat olsaydım keşke bir güzel kadar ...
Geniş çizgileri içinde koşup duran bir şeyler gibi hür olsa güzelliğim; sınırsız ve ipin ucunu kaçırmışcasına...
Bir şeyler gibi olsa? Neler gibi??
Evet işte; olabilseydim keşke; --neler neler- gibi olabilseydim ... ...
sonra
sızıyı en huysuz tarafından boğazını yakalayarak kolaylıyorum
huysuz başını sarmalayıp
sakinleşene kadar sıkıyorum nefesini
nefes..
nefesini sayıyorum.
Ağaçlar kuşları yemler zannediyorum.
Güneşten bozma şemsiye, altın rengi sızım iri dallarıyla kuru bir şeyler atıyor sokaklara; hep rüzgarlı hep avcı...
Evimin boy boy uzamış topuklarını kırıyorum; çat sesi gelene dek...
çat ;
çatı sayıyorum
çatıları sayarak ve kırarak ..
Islak kokan şarkıcı,
yağmur yemiş balıkçı,
deniz kıyısı yemiş balıkçı, yağmur kusmuş inatçı, sandal sandal ıslak kokan balıkçı, kayıkçısı suların, avcısı; her biri ıslak kokuyor...
Sokak kokuyor her biri yer kokuyor yaprak ve toprak kokuyor
Hatırladım , kalbime gömülü kuşlar uçuştu gibi hatırladım, aklımın renkleri açmış, içim dışım menekşe, neler olduğunu hatırladım.
Bebeğin ellerinde dua yatar, pembe sıcak ve terli avuçlarca dua.
Yatağımda aynı kadın yatar, sıcacık bizsiz ve tek yatar..
Yıldız yatar kayana dek yatar, ve biz ; kol kol yatağımıza uzayana dek ırmak yatarız.
Ağlamak yatarız, ağlamamak yatarız, ayrı ayrı bizsiz, tek.
Sarhoş kaldım, ayıp kaldım, birike birike kaldım...
Aynı oda hala, duvarları yalnızlığıma geldi, geçti duvarlarım boyumu da geçti...
Senden kalan bu sızı
kalan bu koku, ıslak değen avuçlarım, ağaçlarım, kayıkçılarım, balıklarımın kokusu.
Kapanmayan güneşten bozma şemsiyenin altında ezilen aynı kadın tenlerce aşık kadın, susamış, sus bırakılmış.
sonra
güzelliğim gizli
her yüzün içinde kalan
hep güzel olan güzelliğim
ipin ucu kaçmış
ıslak kaygan
ve hür
kalbimden uçuşan, kaçışan ipin ucu_-hür-_güzelliğim ;
sonunu getiremiyorum; bitsin ...