Hitabet Sanatı (Güzel Konuşma Sanatı)

“ Geleceğinizi berbat etmemesi için, konuşmanızı bir parça düzeltin.” Shakespeare

yazı resimYZ

HİTABET SANATI

“Dil aklın ayak izleridir.” Francis BACON

Dilin dört temel beceri alanı vardır. Bunlar; konuşma, yazma, okuma ve dinlemedir. Bir dilin öğretilmesinde ve bu dili etkili biçimde kullanmada bu dört unsur birbirini tamamlar. İnsanlar konuşarak ve yazarak anlatır; okuyarak ve dinleyerek de anlarlar. En önemli beceri hangisidir diye sıralamaya girmek istersek çeşitli durumlar karşısında çeşitli tanımlamalar yapmak zorunda kalırız. Ancak şunu herkes kabul eder ki konuşma, hayatımızda en fazla kullandığımız beceri alanıdır.

Konuşma üzerine yazılmış bir çok kitap ve yapılmış bir çok uygulama ile çalışma vardır. Hangilerinin daha başarılı ve faydalı olduğundan çok, biz neler yapabiliriz sorusu daha önemlidir.

Hitabet, Yunancası ile Rhetoric, bir diğer ifadesi ile ise Güzel Konuşma Sanatı. İnsanı diğer canlılardan ayıran en temel özellik onun düşünebilen ve konuşabilen bir canlı olmasıdır. Konuşma bir diğer ifadesi ile de düşüncenin hareketidir. Burada genelin içinde küçük bir ayrıma gitmek gerekir. Çünkü her konuşan düşünemez; her düşünen de konuşamaz.

Toplumsal ve bireysel yaşayış ve alışkanlıklar, baskılar ve özgürlükler… sonucu, toplumlarda dönem dönem konuşmaya, fikirleri açıklamaya, yeni fikirlerin tartışılmasına önem verilirken kimi zamanlarda ise susmaya, düşünceleri gizlemeye önem verilmiştir. Bu anlayış ve uygulamaya Türk toplumunda da rastlanmaktadır. Ata sözlerimiz ve deyimlerimiz bunun en güzel örnekleri ile zengindir. Örneğin;

“Söz gümüşse sukut altındır.”,
“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.” ,
“Dilini tut danayı güt.”

Belki de en güzeli şudur:

“Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa anlaşır.”

Kimi susmayı kimi konuşmayı vurgular ve öğütler. Zamanında konuşturulanlar konuşmayı öne çıkarır; zamanında susturulanlar ise sessiz kalmayı, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” anlayışını devam ettirirler.

Descartes, “Düşünüyorum, öyleyse varım.” derken düşüncenin önemini vurgular. Yunus Emre ise;

Sözünü bilen kişinin
Yüzünü ağ de bir söz
Sözünü pişirip diyenin
İşini sağ ede bir söz

Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı
Bal ile yağ ede bir söz

Kişi bile söz demini
Demeye sözün kemini
Bu cihan cehennemini
Sekiz uçmağ ede bir söz.

diyerek düşünerek söylenen sözün önemini çok sade bir şekilde dile getirir.

İnsanoğlu konuşmak zorundadır. Konuşma, düşüncenin serbestliğini kazanmasıdır. İnsan da düşünen olduğuna ve düşüncenin dışarıya vurumu sözle olduğuna göre düşüncelerini belli bir akış içinde dışa vurmak zorundadır. İnsan ancak konuşarak insan olma özelliklerini devam ettirebilir.

“ Geleceğinizi berbat etmemesi için, konuşmanızı bir parça düzeltin.” Shakespeare

Ahmet Çaylar
26/06/2006

Başa Dön