Zaman Üzerine Kısa Yazılar

"Dün ile bugün arasında bir kavga çıkarsa yarını kaybederiz." Churchill

yazı resimYZ

ZAMAN ÜZERİNE

"Dün ile bugün arasında bir kavga çıkarsa yarını kaybederiz." Churchill

I.

Zamana Asılı Ölüm

Zamanın kanadında çiğ tanesi susuzluğum
Ay mavi bu gece
Umutlarım kara düğüm

Ölüme bir gün daha yaklaştık
Kadehimde şarap
Aşk içiyorum

Bitince aşk kadehimde
Çözülecek düğüm
Ve ben öleceğim

Yarım kalan renklerimi asıp kelebeğin kanadına
İki gün daha yaşayacağım
Ardından tekrar öleceğim

II.

Zaman

Hani her şeye çareydi zaman? Hani şer olan şeyler zamanla hayra dönerdi?

Akrep yelkovanı, yelkovan akrebi kovalamaya ne zaman bıkacak acaba? Ya da ben ne zaman akreple yelkovanı terk edeceğim?

Sorular, sorular...

Sorular cirit atıyor her bir hücremde. Yargılamaya kalkışıyorum her şeyi. Özellikle zamanı yargılamak istiyorum sıklıkla. Neden bilmiyorum, bugünlerde aklım hep zamanda.

Neye göre ayırıyorlar zamanı? Eski çağ, orta çağ, yeni çağ... İnsan kendince böyle mi yön vermeye çalışıyor zamana!

Öğretirler okulda zamanın nasıl ayrıldığını. Bir bütünü bölerler eşit olmadan, haksızlık yaparak. Nasıl sorulmadıysa dünyaya gelmeyi isteyip istemediğimiz, zamana da sorulmaz ayrılmak isteyip istemediği.

Çok hoşuma giderdi zaman makineli filmler. Filmin kahramanıyla bende zamanda yolculuk yapardım. Hatta bazen daha da ileri gidip kendim yapardım zaman makinemi. Bugünlerde hiç denk gelmiyor böyle filmler. Zaten izleyeceğimden değil bu merakım. Galiba zamanda yolculuğun etkisi...

Dünyaya yeniden gelme diye bir şey var mı acaba? Eğer böyle bir şey varsa, zamanı da geri döndürmek mümkün olur mu?

Kim bilir kimler zamandan şikâyetçi yaşıyor bu dünyada. Bana yetmiyor yirmi dört saat. Niye bir gün kırk sekiz saat değil? Niye dünya dönüşünü yirmi dört saatte tamamlıyor?

Hatırlanmasa da pek çok pişmanlıklar yaşanıyor her an. Hiç 'keşke' dediniz mi? Bir kere bile dediyseniz, pişman oldunuz demektir zamandan.

Acaba ben kaç defa 'keşke' dedim. Bir, iki... Bilmiyorum. Sanırım pek değil. Öyleyse niye zamandan şikâyetçiyim? Aslına bakarsanız o kadar farklı düşünceler dolaşıyor ki aklımda… Şikâyetçi miyim, memnun muyum onu da tam bilmiyorum.

Zamanı yönetebilmek belki de asıl sorudur. Yönetebiliyor muyuz zamanı?

III.

Zamansızım

Her şey farklı artık.
Güneş farklı,
Ayın şavkı farklı,
Gittin gideli
Dalgaların sesi bile farklı.
Martılar bile farklı,
Sevinç çığlıkları değil çığlıkları,
Kanat çırpışları bile farklı.
Geceler,
Geceler bile farklı,
Sadece sokak lambası aynı.
Ben de farklıyım.
Gittin gideli,
Ben her zaman ki ben değilim.
Zaman da farklı.
Artık zamansızım.
Ne gecem ne gündüzüm,
Her şey farklı.

Acaba sen nasılsın?
Aynı mı farklı mı?

Sen aynı olmalısın
Terk ederken olduğun gibi...
Aslında bende aynıyım.
Hala gözümde gözyaşı,
Hala umudumda umutsuzluğum,
Hala karanlığımda yalnızlığım,
Ve hala yokluğunda varlığım...

IV

İsyan

Yaşamak! Öyle mi? Neye göre yaşamak! Başkalarının koyduğu kurallara göre mi yaşamak! Niye mecbur tutuluyoruz hayatın her bir kademesinde kurallara uymaya! Eğer başkaldırı ise bu, evet başkaldırıyorum hayata!
Dün doğduk, bugün büyüyoruz, yarın öleceğiz. Bu kadar kısa insan ömründe kaç kuşak geçti kim bilir bizden önce ve kim bilir kaç kuşak geçecek bizden sonra!
Hayata, zamana neden bunca şikâyetim? Neden bunca sorular, cevabı olmayan muamma sorular...
Andre Malraux; " Yaşamın hiçbir değeri yoktur; ama hiçbir şey de yaşam kadar değerli değildir. " demiş. Acaba neye göre vardı bu sonuca. Belki de en doğrusunu Molla Fenari söylemiştir: " Herkes çok yaşamayı ister, fakat kimse yaşlanmayı istemez." Ne kadar çok geçen süre o kadar çok tecrübe mi zamana ve hayata bakışımızı yansıtan...
" Umutlar tükenmesin diyedir gündüzler, yaraları sarsın diyedir geceler." diye bir cümleyle karşılaşmıştım adını hatırlayamadığım bir KPSS soru bankasında. Her yeni gün yeni bir umut, her yeni gece yeni bir hüsran demekse, geçen yıllar neyi ifade eder? Yaşam neyin ifadesidir?

Ölüm..

"Hayata yeniden başlasaydım, saniyelerin nabzını tutardım." Dostoyevski

Ahmet Çaylar
Yeniden Düzenleme: 03/08/2007

Başa Dön