Ben;
Hüznün akrostişi ile sevişirken mavi yatağımda,
Sen;
Ellerin deli divane,
Isırıyorsun küçükdilimde yuvalanmış kelimeleri.
Çifte kavrulmuş veda sahnesi ile güzellleşiyor,
Fakir benliğimin içine sinmiş gizil yolcular.
Bir kulağımdan girip,
Kaf dağından çıkıyorlar.
Pınarlarında ipek böcekleri yetiştiren gözlerim,
Kendi ipekleri ile dokuyor siyah hüzzamları.
Ve şehrin dört bir yanında
Acımasızca pazarlık ediyor hüzün tüccarları.
Ben;
Fi tarihinden kalmış,
Eski ve buruk bir şarabın kanını içerken,
Sen;
Özenle düzeltiyorsun,
Bir vücuda sığdıramadığın çiğ dokunuşlarını....