Pervâne yenik düştü, elde mum da kalmadı,
Yandı ışık, rüyada uçurum da kalmadı,
Sahil, uzun bir hayal; sularla kucaklaşan,
Dalgalar sustu, rüzgâr gitti, kum da kalmadı,
Na yana dönsem gölge, sükût var gözlerimde,
Beden kaskatı, tene dost ruhum da kalmadı,
Gün çevrildi, geceler vuslata hasret kaldı,
Ruhu tatmin edecek bir yorum da kalmadı,
Bir fasıl idi o an, geçti gitti sularla,
Cana teşne olacak bir durum da kalmadı,
Gam değil düşmanların binbir tuzak kurması,
Korkular arkadaşım, hiç korkum da kalmadı,
Karanlığı sırçadan kafeslerde sakladım,
Dehlizler tutsak oldu, bodurum da kalmadı,
Nice eller hep vedâ selâmında bekliyor,
Dudakta bestelenen umudum da kalmadı,
Tarih aşikâr oldu, ortaya çıktı sırlar,
Kimseye sorulacak bir sorum da kalmadı,
Alnım ak, hesabını veririm sermayemin,
Sırtımda kurşun gibi kamburum da kalmadı,
Ne saray, ne yalı, ne zindan; gözümde yoktur,
Bütün yapılar viran, tek kurum da kalmadı,
Her zehiri panzehir adıyla yudumladım,
Bu ummandan kimseye bir yudum da kalmadı,
Gül kurudu, bülbül göç etti, ateşler söndü,
Vedâ günleri için bir zakkum da kalmadı,
Kelâm tükendi, kalem durdu, meclis dağıldı,
Yarenlik sadedinde oturum da kalmadı,
Gemiler açıkta kaldı, liman aranır; fakat
Yürek denizinde hiç bir koyum da kalmadı,
Her bir sûret yerine oturdu yüz şehrinde,
Bundan böyle değişen bir huyum da kalmadı,
Ben sürgünü içimde yaşadım, hem çok gördüm,
Şimdi göç edecek bir yurdum da kalmadı,
Konuşmanın faydası yoktur, bilirim bugün
Ondan özge âşina tek dostum da kalmadı,
*
Pervâne yenik düştü, elde mum da kalmadı,
Doğdu Güneş, düşlerde uçurum da kalmadı.
7/7/1999 Zaandam