Serseri bir hortumun döngüsünde savrulurken ruhum, umuda dönük tümceler dizmek istiyorum; yüreğimi kızıl bir kırbaçla döven sözcüklerimden. Bir ses yakalama gayretiyle uzanıyorum, hani şöyle inceden bir sesli. Ama her defasında, şapkasını bile çıkarma tenezzülünde bulunmayan harf düşüyor şansıma. TUTULUYORUM.
Arsız ses, kısırlığını suç saymaksızın, “Haydi başla” diyor; “Yazabilirsen yeniden” Kısır bir başlangıca düşüyor kalemim. Bir damla yaş sızarken saman kâğıttaki dizelerime, dağılan mürekkep lekelerinin kaçınılmaz sonuçlarına, çaresiz bakakalıyor gözlerim. “Hüzün ağırdır” diyorum; “Yaşarken ve anlatırken de.” ÇIRPINIYORUM.
Yine de her şey, hiçbir şey olana dek tutunmalıyım yaşama. Yeniden yaşamalıyım geri dönüşümlü hayatlarımı. Bilirim, asla ilk kaliteyi tutturamaz yaşam, ne kadar iyi işlenirse işlensin. Her defasında, biraz daha eskir ve kalitesinden kaybeder. Tıpkı, şimdi yazmaya çalıştığım saman kâğıt gibi. Ve yazarken, dağılır mürekkebim; dağılır umarlarım astigmatı gelişmiş merceksiz yüreğimde. Şimdiyi bile sevemediğim bir zamana yaslanıp kalırım. Yüz çevrilmişlik, bir kez daha vurur böğrüme. İkiye katlanır “şimdi”, tüm acınılası hallerimi de içererek. “Olm’ADIM: HİÇ” düşer dilime, “sus” dedikçe istemsiz ve olur olmaz seslendirdiğim bir ezgi gibi. TEKRARLIYORUM.
İçimde korkular büyütüyorum. Bu, onun doğum sancılarıdır. Şimdi, kökü bende, dalları dışarıda kırıldı hayatın. Ey ben, sarıl bana. KORKUYORUM...
Bir kez daha kapattım aynalarımı, gecenin karanlık yüzüyle. Yüzleşmelerin hesabını tutmadan yırttım yürek defterimi. Ve kilitledim hüzün kumbaramı. Bu yüzdendir ki, “bitmek” sözcüğü tedavülümden kalkmıştır. Her bitiş, yeni başlangıçlar için bir fırsattır sadece. GİDİYORUM.
Şimdi ardımdan bir türkü söyle anne, örgülü saçlarımı kökünden kestiğin güne dair! Ve ardımdan bir türkü söyle sevgili, beni dönüşü olmayan gitmelere sensiz ve kimsesiz saldığın güne dair. Bilin ki; ben hiç yokum, ama hep varım! DEĞİŞİYORUM.
Benden Bana.
15.03.2008