İstanbula yağmur yağıyordu
İhtiyar bir kadın, sırtında odun taşıyordu.
Belini büken, sırtındaki odunlar mıydı?
Yoksa, hayatın ağır yükü müydü?
Islatmıştı yağmur,
Örtüsünden süzülen ak saçlarını
İstanbula yağmur yağıyordu
Göz yaşlarım yağmura karışmış akıyordu
Bastırıyordu içimdeki feryadı, firen sesleri
İstanbula yağmur yağıyordu
Kırık bir şemsiye yola atılmıştı,
Beynimi hoplatıyordu siren sesleri
Kalbimin feryadını kimse duymuyordu
İstanbula yağmur yağıyordu
Kenar mahallenin birinde,
Boğuyordu fakirlik deryası
Yağmurun bozguncu selini
İstanbula yağmur yağıyordu
Boğaz, tüm asâletini sergiliyordu
Nasılda örtüyordu gece,
Onun iki yüzlü, hoyrat çehresini
Sanki temizleniyordu yağmurda
Âdi bir mücrim gibi günahları
İstanbula yağmur yağıyordu
Gece neden ağlıyordu!